Milletler vardır, tarih boyunca kendi yolunu çizen; milletler vardır, başkalarının yazdığı senaryolara razı olan… Türkiye, savunma sanayisindeki yarım asırlık mücadelesiyle ikinci yolu reddedenlerin en güçlü örneği olmuştur.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında uygulanan ağır silah ambargosu, Türkiye’ye açıkça şunu haykırdı: “Bağımsızlığını başkasının silahıyla koruyamazsın.” O gün bize dayatılan güçsüzlük, yarınların özgüveninin temelini attı. Ambargo ile ellerimiz bağlanmak istendi, ama biz o sınavı bir fırsata çevirdik; kendi gücümüzü inşa ettik.
Türkiye’nin savunma sanayisi, “çelik ve iman” ekseninde gelişti. Başlangıçta eksikler ve zorluklar vardı; her proje, her mühimmat, her tank ve her füze, büyük fedakârlık ve sabır gerektirdi. Ama azim ve kararlılıkla, yerli ve millî üretim vizyonu benimsenerek bugün dünya çapında saygın bir konuma ulaşıldı. Tıpkı Hz. Muhammed’in (s.a.v.) iman ve cesaretle zorlukların üstesinden gelmesi gibi, Türkiye de kendi kaderini kendi elleriyle yazıyor.
ASELSAN, HAVELSAN, TUSAŞ ve Roketsan, yalnızca birer şirket değildi; milli iradenin, imanın ve ümmet bilincinin ete kemiğe bürünmüş hâliydi. İlk yıllarda temel elektronik sistemler, radar ve haberleşme projeleriyle başladık; bugün ise yerli füze sistemleri, hava savunma teknolojileri ve insansız hava araçlarıyla dünyada söz sahibiyiz.
Milli İHA ve SİHA’larımız (Bayraktar TB2, Akıncı, Anka) modern harp doktrinlerini değiştirdi. Savaş sahasında etkinliği kanıtlanmış bu sistemler, sadece birer teknoloji değil; mazlum coğrafyalarda özgürlüğün sembolüdür.
Milli Helikopter Atak, terörle mücadelede ve sınır güvenliğinde kritik bir güçtür.
Altay tankı, yerli mühendislik harikası olarak zırhlı savaşta bağımsız hareket kabiliyetimizi simgeliyor.
MİLGEM Projesi, Türkiye’nin kendi savaş gemilerini tasarlayıp üretmesini sağlayarak denizlerdeki stratejik bağımsızlığını güçlendirdi.
Hürkuş ve Hürjet, modern havacılıkta kendi sesimizi duyurmamızı sağlıyor; KAAN projesi, göklerdeki bağımsızlığımızın bir göstergesidir.
Siper Hava Savunma Sistemi ile Türkiye, artık göklerini ve insanını kendi teknolojisiyle koruyor.
Bu başarıların temelinde yalnızca mühendislik yok; sabır, iman, milli ruh ve dava bilinci vardır.
Kur’an’da , “Size karşı koyacak olan düşmana karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın” (Enfâl 60) buyurulmuştur. Hendek Gazvesi’nde Medine’yi savunmak için kazdırılan hendekler, stratejiyi ve hazırlığı ön plana çıkarmıştı. Bugün Türkiye’nin savunma sanayisinde verilen emek, işte o örnekliğin çağımıza yansımasıdır.
Savunma sanayimiz, sadece Türkiye’nin sınırlarını değil; ümmetin vicdanını ve mazlumların onurunu da korumaktadır. Kudüs’ten Karabağ’a, Gazze’den Bosna’ya uzanan bir etki alanı yaratmak, yalnızca diplomasi ve siyasetle mümkün değildir; güçlü bir sanayi ve stratejik bağımsızlık gerekir.
Savunma sanayimizdeki her ürün, yalnızca bir mühendislik başarısı değildir. Bu ürünler; anaların duaları, şehitlerin kanı, gençlerin emeği ve devletin kararlılığıyla yoğrulmuş bir millet iradesinin tezahürüdür. Her bir İHA, tank, helikopter ve gemi, mazlumların gözüyle bir umut ışığıdır.
Bugün geldiğimiz seviye, yarım asırlık bir birikimin sonucudur ama nihai hedef değildir. 2053 ve 2071 vizyonları, Türkiye’nin sadece bölgesel değil, küresel bir güç olma iddiasını taşır. Savunma sanayisinde attığımız her adım, yalnızca bugünümüzü değil; nesillerimizin yarınını da güvence altına almaktadır.
Türkiye’nin 50 yıllık savunma sanayi serüveni, bir teknolojik başarı öyküsü değil; ümmetin yeniden ayağa kalkışının, mazlumların yeniden umut buluşunun ve imanla inşa edilen bir devlet iradesinin destanıdır.
Her tank, her İHA, her füze sistemi, yalnızca çelik değil; vicdan, iman ve dava bilinciyle yoğrulmuştur. Bu yüzden bu başarılar gururla anılmalı; hem tarih hem de gelecek için ilham kaynağı olmalıdır.
Güç yalnızca çelikten gelmez. Asıl güç, imanla birleşmiş kararlılıkta ve milli bilinçte yatar. Türkiye’nin savunma sanayisinde attığı adımlar, vatan sevgisi, ümmet sorumluluğu ve dava bilinci ile taçlanmıştır. Gelecek 50 yıl da aynı ruh ve azimle inşa edilecek; Türkiye, hem kendi halkına hem de ümmete güven veren bir güç merkezi olarak yoluna devam edecektir.
İnşallah