Bir litre çiğ süt ne kadar olmalı? Bu sorunun yanıtı artık yalnızca üreticiyi değil, sanayiciyi, tüketiciyi ve devleti ilgilendiriyor. Çünkü çiğ süt fiyatı, tarımsal üretimin kırılganlığını, kırsalın çözülüşünü ve sofralarımıza gelen gıdanın sürdürülebilirliğini özetleyen kritik bir gösterge hâline geldi.
Ulusal Süt Konseyi geçtiğimiz günlerde çiğ süt tavsiye fiyatını 18,35 TL olarak güncelledi. Ancak bu fiyat üretici maliyetlerinin oldukça gerisinde. TÜSEDAD’ın açıkladığı verilere göre bugün çiğ sütün maliyeti 19,60 TL. Üretici en az %20 refah payı almalı ki, hayvanına bakabilsin, ahırını çevirebilsin, işletmesini sürdürebilsin. Yani çiğ sütün gerçekçi fiyatı en az 23 TL civarında olmalı.
Peki neden bu fark var?
Çünkü üreticinin sesi masaya yeterince güçlü çıkamıyor. Yem fiyatları, enerji maliyetleri, veteriner giderleri sürekli artarken; çiftçiye, “sen bu şartlarda da üret” deniyor. Sonra da şehirde raflara gelen süt 35-40 TL’yi bulunca vatandaş da isyan ediyor. Ne yazık ki bu zincirin her halkası acı çekiyor ama en çok da o sabahın köründe hayvanını sağan çiftçi eziliyor.
Bir de işin başka bir boyutu var: İhracat. Kaliteli süt üretebilen ülkeler için çiğ süt, aynı zamanda dış pazarlarda rekabet demek. Ama biz içeride üreticiyi ayakta tutamazken dışarıya nasıl açılabiliriz? Üreticinin teşvik edilmediği, desteklemelerin yetersiz kaldığı bu yapı içinde çiğ süt, potansiyelini yitiren bir ürün olmaya doğru gidiyor.
Oysa yapılabilecek çok şey var. Örneğin;
Okul sütü projeleri yaygınlaştırılmalı.
Küçük aile işletmeleri yerinde ve doğrudan desteklenmeli.
Çiğ süt üretimi bölgesel planlamaya göre teşvik edilmeli.
Tüketiciye ulaşan zincir kısaltılmalı, yerel üreticiyle doğrudan ilişki kurulmalı.
Çiğ süt sadece bir ürün değil. Gıdanın, emeğin, sağlığın ve kırsal yaşamın sembolü. Bugün fiyatı düşük tutuluyor ama bedeli hepimize çok ağır oluyor.
Unutmayalım:
Çiğ süt üreticisi kazanmazsa, yarın soframızda ne peynir olur, ne yoğurt, ne de o çocukların sevdiği bir bardak süt.