Bu topraklarda her 29 Ekim sabahı, yalnızca bir bayram kutlamıyoruz. Bir milletin, “yok” denileni “var” yapma iradesini yeniden hatırlıyoruz. Cumhuriyet; yorgun, yoksul ama onurlu bir halkın, başında Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lider varken kaderine boyun eğmeyi reddetmesinin sonucudur. Bu nedenle Cumhuriyet Bayramı, bir takvim günü değil; bir milletin ayağa kalktığı, yeniden doğduğu gündür.
Atatürk, savaş meydanlarında kazandığı zaferi, halkın iradesiyle taçlandırmadıkça anlamlı bulmadı. Çünkü ona göre bağımsızlık yalnızca düşmanı yenmekle ölçülmezdi; asıl zafer, milleti efendi kılmakla kazanılırdı. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” cümlesi işte bu yüzden bir slogan değil, bir çağrıdır. Bir milletin alın yazısını kendi eline almasının adıdır: Cumhuriyet.
Bugün geriye dönüp baktığımızda, Cumhuriyet’in bize kazandırdıkları yalnızca kurumlar ya da kanunlar değildir. Bir kız çocuğunun mühendis olabilme cesareti, bir köy çocuğunun bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olabilme ihtimali, inancıyla, emeğiyle, aklıyla yol alabilen herkes için açılmış kapıların varlığıdır. Cumhuriyet, fırsattır. Umuttur. Gelecektir.
Ve unutmamak gerekir ki, Cumhuriyet hiçbir zaman yalnızca Atatürk’ün mirası değildir; O’nun bize bıraktığı bir görevdir. Kutlamak kadar, anlamak da gerekir. Bayrak sallamak kadar, taşıdığı bedeli idrak etmek gerekir. Çünkü Cumhuriyet, sadece savaş meydanlarında değil, vicdanda, eğitimde, adalette, bilimde her gün yeniden korunması gereken bir değerdir.
Bu yüzden bugün yalnızca geçmişe minnetle bakmıyoruz; geleceğe daha güçlü bakmak için de söz veriyoruz. Cumhuriyet; “Bitti” denildiği anda “Yeni başlıyoruz” diyebilenlerin bayramıdır.
Kutlu olsun Türkiye.
İyi ki varsın Atatürk.
Ve iyi ki Cumhuriyet…
Bu Topraklarda Cumhuriyet Sadece Bir Yönetim Biçimi Değil, Bir Kararlılığın Adıdır
