İktidar gelirleri artırmak ve kayıt dışılıkla mücadele için personel gücünü büyütüyor
Ekonomik dengelerin yeniden kurulmaya çalışıldığı bir dönemde, iktidar vergi denetim kapasitesini ciddi şekilde artıracak bir adım attı. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Hazine ve Maliye Bakanlığı’na tam 2 bin 501 yeni kadro ihdas edildi. Bunun 2 bin 500’ü vergi başmüfettişi olarak belirlendi; geri kalan 1 kadro ise başkan yardımcılığı pozisyonu için ayrıldı.
Vergi başmüfettişlerinin farklı derecelerde olması hem deneyimli hem de yeni yetişecek uzman kadroların birlikte görev yapacağını gösteriyor. Bu durum, hem sahada daha etkin denetim yürütülmesi hem de kurum içi bilgi aktarımının sürekliliği açısından kritik görülüyor.
NEDEN BU KADAR BÜYÜK BİR KADRO?
Ekonomik göstergelere baktığımızda, bu adımın zamanlaması tesadüf değil. Türkiye’de yüksek enflasyon ve buna bağlı olarak artan bütçe açığı, kamuyu yeni gelir kaynakları bulmaya itiyor. Ancak yeni vergi getirmek siyasi olarak zor bir karar olduğu için, mevcut vergilerin daha iyi toplanması ve kayıp-kaçakla mücadele daha gerçekçi ve hızlı sonuç alınabilecek bir yöntem olarak öne çıkıyor.
Son dönemde hükümet, “vergiyi tabana yaymak” ve “kayıt dışılığı azaltmak” hedeflerini sıkça dile getiriyor. 2 bin 500 yeni başmüfettiş, işte bu stratejinin sahadaki en somut yansıması. Bu kadrolar sayesinde:
Daha fazla firma ve sektör denetime tabi tutulacak
Risk analizleriyle hedefli denetim artacak
Vergi gelirlerinin toplanmasında kayıplar azaltılacak
Kayıt dışı çalışan veya faturasız satış yapan işletmelere yönelik denetimler sıkılaştırılacak
İŞ DÜNYASI VE EKONOMİSTLER NE DİYOR?
Ekonomistler ve iş dünyası temsilcileri, vergi denetimlerinin daha etkin hâle getirilmesini genel olarak olumlu karşılıyor. Çünkü adil vergi rekabeti açısından, kayıt dışı çalışan firmalar haksız avantaj elde ediyor. Ancak bir yandan da uyarıyorlar:
Denetimlerin keyfi ve baskıcı olmaması gerekiyor
Sadece cezaya değil, rehberliğe ve gönüllü uyuma da önem verilmeli
Yüksek enflasyon ve daralan kâr marjları nedeniyle zaten zorlanan KOBİ’lerin üzerinde ilave stres oluşmaması önemli
Bu noktada, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yeni kadroları sadece “ceza kesen” değil, eğiten, yönlendiren ve sistemin eksiklerini gideren bir vizyonla görevlendirmesi gerektiği vurgulanıyor.
SADECE MALİYE DEĞİL: DİĞER KURUMLARA DA KÜÇÜK DOKUNUŞLAR
Kararnamede Hazine ve Maliye Bakanlığı dışında başka kurumlara da sınırlı sayıda kadro verildi:
Dışişleri Bakanlığı’na 150 ataşe: Yurt dışı temsil kabiliyetini güçlendirmek için
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na 1 laboratuvar müdürü: Muhtemelen kültürel miras ya da restorasyon projeleri için teknik destek
Sağlık Bakanlığı’na 5 klinik psikolog: Artan psikolojik destek ihtiyacına cevap
Jandarma Genel Komutanlığı’na 2 kişi (1 hesap sorumlusu, 1 vergi hazırlama ve kontrol işletmeni): Finansal süreçlerin denetimi ve idari destek için
Bu tablo, devletin çeşitli alanlarda sınırlı ama hedefli personel takviyesi yaptığını; en büyük ve stratejik hamleyi ise vergi tarafında gerçekleştirdiğini gösteriyor.
YENİ VERGİ DÖNEMİNE HAZIRLIK MI?
Türkiye ekonomisinde 2025-2026 döneminde daha geniş kapsamlı bir “vergi reformu” yapılacağı sıkça konuşuluyor. Vergi başmüfettişi sayısının artırılması, bu reform sürecine altyapı hazırlığı olarak da okunabilir.
Yakın gelecekte:
Asgari Kurumlar Vergisi
Dijital hizmet vergisi genişlemesi
Gayrimenkulden alınan vergilerin artırılması
Servet ve lüks vergileri gibi yeni adımlar gündeme gelebilir.
Tüm bu düzenlemelerin etkili olabilmesi için, güçlü bir denetim ve kontrol sistemi şart. İktidar, personel kapasitesini artırarak hem gelir artışı hem de reformların uygulanabilirliğini güvence altına almak istiyor.
ŞEFFAF, ADİL VE ETKİN DENETİM ŞART
Sonuç olarak; Türkiye’nin ekonomik gerçekleri, vergi gelirlerinin artırılmasını zorunlu kılıyor. Ancak bu artış, daha çok denetim değil, daha adil, şeffaf ve hedefe yönelik denetim sayesinde sağlanırsa hem devlet hem de toplum kazanır. Aksi hâlde denetim baskısı, özel sektörü zora sokabilir; vergiye uyum oranını bile düşürebilir.