Zafer Özcivan

TÜRKİYE’NİN ISINMA GERÇEĞİ

featured

Kış mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte Türkiye’nin yeniden gündemine giren öncelikli konuların başında ısınma geliyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da yüzbinlerce hane için soğuk yalnızca bir meteorolojik gerçeklik değil; ekonomik, sosyal ve sağlık açısından derin bir kriz alanına dönüşme potansiyeli taşıyor. Özellikle doğal gaz ve elektrik fiyatlarındaki artışlar, dar gelirli hanelerin kullanımını sınırlarken; kömür, odun ve alternatif ısıtma yöntemlerine yönelim hız kazanıyor. Enerji fiyatlarının yüksek seyrettiği, gelir dağılımının bozulduğu, barınma ve konut krizi yaşayan toplum kesimlerinin çoğaldığı bir dönemde “ısınma” artık bir konfor değil, hak ve hayatta kalma meselesi haline geliyor.

Enerji Fiyatları ve Kış Ayları: Soğuk, Ekonomik ve Sosyal Bir Eşitsizliğe Dönüşüyor

Türkiye’de konutlarda en yaygın kullanılan ısınma yöntemi doğal gaz. Ancak doğal gaz tarifelerindeki artış özellikle alt ve orta gelirli vatandaşların enerji kullanımını ciddi şekilde kısıtlıyor. Kademeli tarifeye geçilmesine rağmen temel tüketim sınırlarının dahi birçok hane tarafından aşılması, fatura şoklarını beraberinde getiriyor. Doğal gazda konut ve sanayi tarifeleri zaman zaman devlet sübvansiyonlarıyla dengelenmeye çalışılsa da bu desteklerin bütçeye yükü giderek artıyor. Yerli üretimin sınırlı olması nedeniyle Türkiye’nin dışa bağımlılığı yüksek; enerji fiyatlarında küresel dalgalanmalar doğrudan iç piyasaya yansıyor.

Elektrik, ısınmada bir diğer alternatif olarak kullanılmakla birlikte özellikle düşük kaliteli izolasyona sahip konutlarda elektrikli ısıtıcı kullanmak faturaları katlıyor. Ekonomik nedenlerle birçok aile yalnızca bir odayı ısıtmak zorunda kalıyor; bu durum özellikle çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalar açısından ciddi sağlık riskleri yaratıyor. Bugün Türkiye’de milyonlarca hane enerji yoksulluğu gerçeğiyle karşı karşıya.

Enerji Yoksulluğu: Türkiye’nin Sessiz Krizi

Enerji yoksulluğu, bir hanenin gelirinin önemli bir bölümünü ısınma ve enerji giderlerine ayırmak zorunda kalması veya yeterince ısınamaması anlamına geliyor. Bu kavram Türkiye’de henüz resmi politikalara tam olarak entegre edilmemiş olsa da akademik çalışmalar uzun süredir bu konuda alarm veriyor. Enerji yoksulluğu aynı zamanda toplumsal eşitsizliğin görünmeyen yüzlerinden biri. Yetersiz ısınan konutlarda yaşayan çocuklarda solunum yolu rahatsızlıklarının, yaşlılarda ise kalp-damar hastalıklarının daha yaygın olduğu biliniyor. Yani ısınamamak hayat kalitesini değil, bizzat yaşamı tehdit eden bir durum.

Devlet destek programları kapsamında dar gelirli ailelere kömür veya doğal gaz yardımı yapılmakta, ancak bu yardımlar hem geçici nitelikte hem de kapsam bakımından zayıf. Aynı zamanda yardımların dağıtımında sık sık verimsizlik, siyasi kayırmacılık ve bölgesel dengesizlik eleştirileri gündeme geliyor.

Kömüre Geri Dönüş ve Çevresel Bedel

Enerji fiyatlarının yükselmesiyle birlikte özellikle orta ve küçük kentlerde kömür ve odun gibi klasik ısınma yöntemlerine geri dönüş artıyor. Ancak bu yöntem hem sağlıksız hem de çevre açısından ağır sonuçlar doğuruyor. Düşük kaliteli, yüksek kükürtlü kömürler hava kirliliğini artırıyor; özellikle sabah ve akşam saatlerinde şehirlerin üstünde yoğun bir duman tabakası görülüyor. Bu durum 1980’lerden 90’lardan hatırlanan o ağır hava kirliliği dönemlerini kimi şehirlerde yeniden gündeme taşıyor.

Bir yandan Türkiye’nin enerji dönüşümü, yenilenebilir kaynak hedefleri ve karbon azaltım taahhütleri konuşulurken; diğer yandan vatandaşların ekonomik zorunluluklarla kömüre mahkûm bırakılması, iklim politikalarıyla sosyal gerçeklik arasındaki uçurumu derinleştiriyor.

Konut Kalitesi, Yalıtım ve Yapısal Sorunlar

Isınma sorununu yalnızca enerji fiyatları veya gelir düzeyi ile açıklamak eksik kalır. Türkiye’de konutların büyük kısmı yalıtım açısından yetersiz. Eski binalarda ısı kaybı çok yüksek; bazı tahminlere göre uygun yalıtım sağlanması durumunda enerji tüketiminin yüzde 30-50’ye kadar azaltılabileceği belirtiliyor. Ancak yalıtım yatırımı maliyetli olduğundan kiracıların bu kararı alması mümkün değil, birçok ev sahibi ise böyle bir harcama yapmayı gereksiz görüyor.

Bu nedenle kış aylarında enerji tüketimi yüksek, verimlilik düşük kalıyor. Konut politikasının enerji verimliliği üzerinden yeniden düşünülmesi, sosyal konut projelerinde ve kentsel dönüşüm süreçlerinde ısınma ve yalıtım kriterlerinin zorunlu hale getirilmesi artık ertelenemez bir ihtiyaç.

Yerel Yönetimlerin Rolü ve Sosyal Dayanışma Fırsatları

Isınma meselesi yalnızca merkezi hükümet politikalarıyla çözülemez. Belediyeler sosyal destek programlarını ısınma odaklı yeniden tasarlayabilir, dar gelirli haneler için fatura destekleri ve enerji verimliliği projeleri geliştirebilir. Mahalle bazlı enerji kooperatifleri, dayanışma ağları, paylaşımlı sıcak alanlar, kamu binalarının belirli zamanlarda ısınma merkezlerine dönüştürülmesi gibi sosyal yenilik içeren modeller dünyada giderek yaygınlaşıyor.

Avrupa’nın bazı kentlerinde uygulanan “sıcak oda” (warm room) veya “topluluk ısınma merkezleri” Türkiye için de uygulanabilir. Soğuk havalarda insanların evlerinde donarak yaşamını kaybettiği haberleri, bir toplum için kabul edilemezdir.

Enerji Dönüşümü ve Yeni Kış Politikası İhtiyacı

Türkiye’nin uzun vadede karşı karşıya olduğu risk, ısınma meselesini yalnızca mevsimsel bir refah sorunu olarak değil, sürdürülebilirlik, eşitsizlik ve enerji bağımsızlığı çerçevesinde ele almak zorunda olmasıdır. Türkiye’nin yeşil dönüşüm hedefleri, güneş ve rüzgâr enerjisindeki potansiyeli kadar enerji tasarrufu ve adil erişim politikalarını da kapsamalıdır.

Isınma hakkı evrensel bir haktır. Yeterli ısınma olmadan sağlıklı yaşamdan, sosyal refahtan ve insan onurundan söz edilemez. Önümüzdeki kışın sert geçmesi halinde, bu gerçeği daha sert biçimde yaşayacağız. Bu nedenle politika yapıcılar, yerel yönetimler, sivil toplum ve teknoloji girişimleri için ısınmayı yeniden düşünme zamanı geldi.

Kış yalnızca soğuk değil; aynı zamanda bir sınavdır. Bu sınavı geçebilmek için dayanışma, planlama ve adalet merkezli bir enerji politikası şarttır. Aksi takdirde yüzbinlerce hane için kış, takvimdeki mevsim değil, hayatı zorlaştıran bir kriz olarak kalmaya devam edecektir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.