Zafer Özcivan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Türkiye Gıda Enflasyonunda OECD Ülkelerinde Zirvede

Türkiye Gıda Enflasyonunda OECD Ülkelerinde Zirvede

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ekonomik göstergeler, genellikle istatistik tabloları ve yüzdelik dilimler üzerinden konuşulur. Ancak söz konusu gıda enflasyonu olduğunda, rakamların ardında mutfaklarda kaynayan tencere ya da kaynamayan tencere gerçeği vardır. Türkiye, OECD ülkeleri arasında gıda fiyatlarındaki artışta açık ara lider. Temmuz 2025’te TÜİK’in açıkladığı %30,20’lik gıda ve alkolsüz içecekler enflasyonu, OECD ortalamasının yaklaşık 6 katı seviyesinde. OECD verilerine göre Haziran 2025’te ortalama gıda enflasyonu %4,6 civarındaydı.

Türkiye’nin ardından gelen Estonya’da oran yalnızca %8,4. Yani arada üç kattan fazla fark var. Bu, ekonomik bir istatistik olmanın ötesinde, aslında gıda fiyatlarındaki artışın Türkiye’de küresel trendlerden çok daha bağımsız, iç dinamiklere dayalı olduğunu gösteriyor.

Mutfaktaki Fırtına: Vatandaş Ne Hissediyor?

Her gün markete uğrayan bir emekli için bu oranların ne anlama geldiğini görmek zor değil. Geçen sene 50 TL’ye alınan bir peynir, bu yıl 70-75 TL. Taze sebze fiyatları mevsiminde bile yüksek. Dar gelirli aileler, et ve süt ürünlerini haftalık alışveriş listesinden çıkarıyor, proteine erişim azalıyor.

TÜİK’in resmi verileri ile bağımsız araştırmalar arasındaki fark ise tartışma konusu. TEPAV’ın Temmuz 2025 gıda fiyat endeksi, yıllık artışı %27,1 olarak ölçse de vatandaşın hissettiği artış bu oranın da üzerinde. Çünkü özellikle hane bütçesinde gıdaya ayrılan pay, düşük gelirli kesimde %50’nin üzerinde. Yani gıdadaki her artış, bu kesimde çok daha sert hissediliyor.

Neden Türkiye Zirvede?

Bu sorunun tek bir yanıtı yok; birbirini besleyen birden fazla faktör var.

Kur etkisi ve ithalat bağımlılığı

Türkiye tarımsal üretim potansiyeline sahip olmasına rağmen, birçok temel girdi — gübre, tohum, tarım ilacı — ithalata bağımlı. Dövizdeki her artış doğrudan maliyetlere yansıyor.

Enerji ve lojistik maliyetleri

Tarladan sofraya uzanan süreçte, akaryakıt ve enerji fiyatlarındaki artış, nakliye maliyetlerini yukarı çekiyor. Bu, özellikle şehir merkezlerine uzak bölgelerde fiyat farklarını büyütüyor.

İklim krizi ve verim kaybı

Kuraklık, ani yağışlar ve sıcak hava dalgaları, tarımsal verimi düşürüyor. Üretim azaldıkça, arz-talep dengesi bozuluyor ve fiyatlar yükseliyor.

Planlama eksikliği

Uzun vadeli tarım politikalarının yetersizliği, üretimde istikrarı bozuyor. Bir yıl patates fazlası varken ertesi yıl kıtlığı yaşanabiliyor.

OECD Listesinde Tek Çift Haneli Ülke Olmak

OECD üyeleri arasında Türkiye, gıda enflasyonunda çift haneli oranlara sahip tek ülke konumunda. Bu, aslında küresel gıda fiyatlarının artık yavaşladığını, ancak Türkiye’nin hâlâ yüksek enflasyon sarmalında kaldığını gösteriyor. OECD ortalaması %4-5 bandında seyrederken Türkiye’nin %30 bandında olması, enflasyonun artık büyük ölçüde içerideki ekonomik yönetimden kaynaklandığı yorumunu güçlendiriyor.

Sosyal Etkiler: Gelir Eşitsizliğinin Derinleşmesi

Gıda fiyatlarındaki hızlı artış, gelir dağılımı adaletsizliğini daha görünür hale getiriyor.

Orta gelir grubu, daha düşük kaliteli gıdaya yöneliyor.

Düşük gelir grubu ise beslenme yetersizliği riskiyle karşı karşıya kalıyor.

Çocuklarda protein, vitamin ve mineral eksikliğinin artması, uzun vadede sağlık ve eğitim başarısını olumsuz etkileyebilir.

Bu tablo, ekonomik krizin toplumsal bir krize dönüşmesinin en net örneklerinden biri.

Çözüm İçin Atılabilecek Adımlar

Üretici destekleri: Tarımsal üretimde temel girdilerin maliyeti devlet desteği ile düşürülmeli.

Kur istikrarı: Dövizdeki ani sıçramaların önüne geçmek için makroekonomik güven sağlanmalı.

Kooperatifleşme: Üreticilerin pazarlama gücünü artıracak tarım kooperatifleri desteklenmeli.

Gıda zincirinde denetim: Aracılık marjları ve fahiş fiyat uygulamaları sıkı denetlenmeli.

İklime uyumlu tarım: Sulama, tohum ve ekim yöntemleri iklim krizine uyum sağlayacak şekilde modernize edilmeli.

Son Söz: Sofranın Gücü, Ekonominin Gücü

Türkiye’nin gıda enflasyonu, sadece bir ekonomi manşeti değil; doğrudan hanelerin yaşam kalitesini, toplum sağlığını ve geleceğin iş gücünü etkileyen bir mesele. OECD listesinin en tepesinde yer almak, “rekor” gibi görünebilir ama bu, halkın cebinde ve mutfağında ağır bir yük demek.

Eğer bu yük hafifletilmezse, gıda krizinin etkileri gelecek kuşaklara miras kalacak. Unutmayalım: Bir ülkenin gerçek refah seviyesi, sofradaki ekmeğin bolluğu ile ölçülür.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist-Yazar

Zaferozcivan59@gmail.com

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!