DİJİTAL İMZA MI, DİJİTAL TUZAK MI?
Günümüz dünyasında teknoloji yaşamın her alanını sararken, resmi işlemlerden ticarete kadar pek çok işlem artık dijital platformlarda gerçekleştiriliyor. Bu dönüşümde en kritik araçlardan biri de elektronik imza, yani “e-imza.” Ancak bu yenilikçi güvenlik aracı son dönemde, güvenlik zafiyetleri ve sahtecilik vakalarıyla gündeme gelmeye başladı. Özellikle son aylarda artış gösteren sahte e-imza olayları hem bireyleri hem de kurumları tedirgin ediyor. Peki e-imza nasıl sahte hale getiriliyor? Bu olaylar nasıl ortaya çıkıyor? Kimler hedefte? En önemlisi, vatandaş kendini bu dijital tehditten nasıl koruyabilir?
E-İMZA NEDİR VE NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?
Elektronik imza, 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’na göre “bir bilginin bir kişi tarafından oluşturulduğunu ve değişmediğini garanti eden elektronik veridir.” Hukuki geçerliliği olan e-imza, kâğıt üzerindeki imzayla aynı statüde kabul edilir. Banka işlemlerinden ihalelere, noter belgelerinden şirket sözleşmelerine kadar yüzlerce işlem bu dijital anahtar sayesinde gerçekleştirilebiliyor.
Ancak bu kolaylık, dijital ortamda kimlik hırsızlığına da yeni kapılar aralıyor. Sahte e-imza olaylarında genellikle kişi bilgileri ele geçirilerek onun adına işlemler yapılıyor. Bu işlemler arasında taşınmaz devri, banka hesabı açma, sahte vekalet düzenleme gibi ağır sonuçları olabilecek faaliyetler yer alıyor.
SAHTECİLİK NASIL GERÇEKLEŞİYOR?
E-imza sahteciliği birkaç yöntemle gerçekleştirilebiliyor:
Kimlik Avı (Phishing): Sahte e-posta ya da Sms’ler yoluyla kullanıcıların kimlik ve e-imza bilgilerinin çalınması en yaygın yöntemlerden biri.
Kötü Amaçlı Yazılımlar: Bilgisayarlara veya mobil cihazlara sızan yazılımlar aracılığıyla dijital sertifikalar kopyalanabiliyor.
Yetkisiz Erişim: E-imza sertifikası olan dosyaların bulunduğu donanımlara (USB token, smart kart vb.) fiziksel erişim sağlayan kişiler, imza sahibinin haberi olmadan işlem yapabiliyor.
Şirket İçi Suistimaller: Bazı sahtecilik olaylarında, çalışanların ya da yönetici pozisyonundaki kişilerin yetkilerini aşarak başkalarının e-imzalarını kötüye kullandığı da görülüyor.
2025 yılının ilk yedi ayında, Türkiye genelinde bildirilen e-imza suistimali vakaları geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre %45 arttı. Özellikle noter işlemleri, kamu ihaleleri ve tapu devri süreçleri bu sahtekarlıkların odak noktası haline geldi.
MAĞDURLARIN DRAMI: HABERİ OLMADAN MAL VARLIĞINI KAYBEDENLER
Sahte e-imza olaylarının yol açtığı zararın maddi boyutları kadar manevi sonuçları da derin. Örneğin İzmir’de yaşayan bir vatandaş, haberi olmadan üzerine kayıtlı arsanın başka bir şahsa devredildiğini öğrendi. E-devlet üzerinden yaptığı kontrol sonrası konuyu fark eden vatandaş, olayın ardından haftalarca süren hukuki mücadeleyle karşılaştı. Benzer şekilde, İstanbul’da bir şirket yöneticisi, haberi olmadan verilen sahte bir vekaletname ile şirket hesaplarından yüklü miktarda para transferi yapıldığını fark etti.
Bu tür olaylar sadece bireyleri değil, kamu güvenliğini ve ticari hayatı da tehdit ediyor. Dijital dönüşümün hızlandığı bir çağda, insanların resmi işlemlere dair güvenini sarsmak, uzun vadede sistemin bütününe zarar verebilir.
HUKUK NE DİYOR?
E-imza sahteciliği, Türk Ceza Kanunu’na göre “bilişim sistemine girme, kişisel verileri hukuka aykırı elde etme ve özel belgede sahtecilik” kapsamında suç olarak değerlendiriliyor. Ancak dava süreçleri hem teknik hem de hukuki açıdan oldukça karmaşık. Bir yandan adli bilişim uzmanlarının devreye girmesi gerekiyor; diğer yandan mağdurun imzasını gerçekten atmadığını ispatlaması da zaman alabiliyor.
Yargıtay, son yıllarda e-imza ile ilgili çok sayıda içtihat oluşturdu. Ancak mevzuatta hâlâ açıklar bulunuyor. Özellikle sahte işlemin iptalinde “e-imzanın teknik olarak nasıl kullanıldığı” konusundaki boşluklar, karar süreçlerini uzatabiliyor.
ÇÖZÜM NE OLABİLİR?
İkincil Doğrulama: Kritik işlemler için sadece e-imza değil, SMS veya mobil onay gibi ikinci bir doğrulama katmanı zorunlu hale getirilmeli.
E-İmza Takip Sistemi: Vatandaşların e-imza ile yapılan tüm işlemleri gerçek zamanlı görebileceği bir sistem geliştirilmelidir.
Eğitim ve Farkındalık: Özellikle kamu çalışanları, şirket yöneticileri ve vatandaşlara yönelik dijital güvenlik farkındalığı eğitimi yaygınlaştırılmalı.
Yasal Güncellemeler: 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu güncellenmeli; cezai yaptırımlar netleştirilmeli.
Ayrıca, dijital hizmet sağlayıcılarının güvenlik denetimleri daha sıkı hale getirilmeli, e-imza altyapısını sağlayan firmalar da yüksek güvenlik standartlarıyla çalışmaya zorunlu tutulmalıdır.
SONUÇ: TEKNOLOJİYE GÜVEN, DENETİMLE GELİR
E-imza, dijital dünyanın sunduğu büyük kolaylıklardan biri. Ancak bu avantajın güvenliğe kurban gitmemesi gerekiyor. Tıpkı fiziksel hayatta kimlik ve imza güvenliği için dikkat gösteriyorsak, dijital dünyada da aynı özeni göstermeliyiz. Unutmamak gerekir ki; teknoloji tek başına ne güvenli ne de tehlikelidir. Onu nasıl kullandığımız ve nasıl yönettiğimiz belirleyici olur.
Vatandaşlar, dijital güvenlik konusunda bilinçlenmeli; kurumlar ise teknolojiyi denetimle taçlandırmalıdır. Aksi halde, hayatı kolaylaştırmak için yaratılan bir sistem, yeni bir dolandırıcılık kapısı olmaya devam eder.