Zafer Özcivan

PERFORMANS ESASLI BÜTÇELEME

featured

Kamu yönetiminde kaynakların nasıl dağıtıldığı, hangi önceliklere göre harcama yapıldığı ve bu harcamaların ne ölçüde sonuç doğurduğu, çağdaş yönetim anlayışının temel sorularını oluşturur. Bu bağlamda, “performans esaslı bütçeleme” (PEB) sistemi, sadece bir mali araç değil, aynı zamanda yönetim anlayışında köklü bir dönüşümün simgesidir. Geleneksel bütçelemenin girdi odaklı yaklaşımının ötesine geçen performans esaslı bütçeleme, kamu harcamalarının “neye” değil “neyi başardığına” odaklanır.

Bir Zorunluluk Olarak Performans Odaklı Yönetim

Kamu bütçeleri, her yıl devletin vatandaşlarına hangi hizmetleri hangi kaynaklarla sunacağını belirleyen en temel politika belgeleridir. Ancak geçmişte bu belgeler çoğu zaman sadece gelir-gider dengesini gösteren teknik metinler olarak kalmıştır. Yani, devletin hangi faaliyetler için ne kadar kaynak ayırdığı belli olsa da bu kaynakların toplumsal faydaya nasıl dönüştüğü belirsizdi. Performans esaslı bütçeleme tam da bu noktada devreye girerek, “kaynak kullanımı ile sonuç üretimi” arasındaki bağı şeffaf biçimde ortaya koymayı hedefler.

Bu sistem, kurumların sadece ne kadar para harcadıklarını değil, o harcamalarla hangi hedeflere ulaştıklarını, hangi göstergelerle başarıyı ölçtüklerini de kamuoyuyla paylaşmalarını öngörür. Böylece bütçe sadece mali bir belge olmaktan çıkar; politika, planlama ve hesap verebilirlik aracı haline gelir.

Etkinlik, Verimlilik ve Hesap Verebilirlik Üçgeni

Performans esaslı bütçelemenin dayandığı üç temel kavram vardır: etkinlik, verimlilik ve hesap verebilirlik. Etkinlik, kamu kaynaklarının toplumsal faydayı azami düzeye çıkaracak biçimde kullanılmasını ifade eder. Verimlilik, aynı sonucu daha az kaynakla elde edebilme kapasitesidir. Hesap verebilirlik ise, kamu yöneticilerinin yaptıkları harcamaların ve ulaştıkları sonuçların kamuoyu denetimine açık hale getirilmesidir.

Bu üçlü, modern kamu maliyesinin etik temelini oluşturur. Artık “ne kadar harcadık?” sorusu yerini “harcadığımız kaynakla ne elde ettik?” sorusuna bırakmıştır. Bu dönüşüm, özellikle gelişmekte olan ülkelerde kamu yönetiminde verimsizlik, mükerrer harcamalar ve kaynak israfı gibi sorunların azaltılmasında kritik rol oynamaktadır.

Türkiye’de Performans Esaslı Bütçelemenin Gelişimi

Türkiye’de performans esaslı bütçeleme anlayışı 2000’li yılların başında kamu mali yönetiminde reform süreciyle gündeme gelmiştir. 2003 yılında yürürlüğe giren 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, bu dönüşümün temel yasal dayanağını oluşturur. Söz konusu yasa, “stratejik planlama”, “performans programı” ve “faaliyet raporu” kavramlarını kamu yönetiminin merkezine taşımıştır.

Bugün her kamu idaresi, bütçesini hazırlamadan önce kendi stratejik planını oluşturmak ve bu plana uygun olarak performans hedefleri belirlemek zorundadır. Bu hedefler yıllık performans programlarında somut göstergelerle açıklanır. Yıl sonunda ise kurumlar, faaliyet raporlarıyla bu hedeflere ne ölçüde ulaşıldığını kamuoyuna sunar.

Bu yapı sayesinde, örneğin bir bakanlık sadece “eğitime şu kadar kaynak ayırdık” demekle kalmaz; aynı zamanda “bu kaynakla okul başına düşen öğrenci sayısını şu kadar azalttık, öğretmen başına düşen öğrenci sayısını şu seviyeye indirdik” gibi somut çıktıları da göstermek zorundadır.

Performans Göstergeleri ve Ölçüm Zorlukları

Performans esaslı bütçelemenin başarısı, büyük ölçüde doğru ölçüm göstergelerinin belirlenmesine bağlıdır. Ancak kamu hizmetleri, doğası gereği çoğu zaman “ölçülmesi güç” çıktılara sahiptir. Örneğin adalet sisteminde “daha hızlı karar vermek” bir performans göstergesi olabilir, fakat “daha adil karar vermek” nasıl ölçülür? Benzer şekilde, kültür politikalarında “sanatsal üretkenlik” ya da “toplumsal katılım” gibi kavramlar, sayısal göstergelere indirgenmekte güçlük yaratır.

Bu nedenle performans göstergeleri belirlenirken sadece nicel değil, nitel unsurların da hesaba katılması gerekir. Ölçülebilirlik ile anlamlılık arasındaki dengeyi kurmak, performans esaslı bütçelemenin en kritik teknik aşamalarından biridir.

Kültürel Dönüşüm ve Yönetim Sorumluluğu

Performans esaslı bütçeleme, yalnızca bir raporlama sistemi değil, kurum kültüründe köklü bir değişimi de zorunlu kılar. Kamu yöneticilerinin “bütçemi harcadım” anlayışından “hedefime ulaştım” anlayışına geçmesi gerekir. Bu da yönetim sorumluluğunu ve kurumsal sahiplenmeyi artırır.

Ayrıca performans esaslı sistemler, sadece merkezi yönetim kurumlarıyla sınırlı kalmamalı; yerel yönetimlerde, üniversitelerde ve kamu iktisadi teşebbüslerinde de benimsenmelidir. Böylece kamu kaynaklarının bütüncül bir performans çerçevesinde yönetilmesi mümkün hale gelir.

Şeffaflık ve Vatandaş Katılımı

Performans esaslı bütçelemenin bir diğer önemli yönü, vatandaşların bütçe sürecine daha fazla dahil olmasını sağlamasıdır. Çünkü bu sistemde her kurum, belirlediği hedefleri ve ulaştığı sonuçları kamuoyuna açık biçimde paylaşır. Bu da hem şeffaflık düzeyini artırır hem de demokratik denetimi güçlendirir.

Vatandaş artık sadece “vergisini veren” bir unsur değil; kamu hizmetlerinin etkinliğini sorgulayan ve sonuç odaklı yönetim anlayışının doğal paydaşı haline gelir. Bu yönüyle performans esaslı bütçeleme, mali saydamlık kadar yönetişim kalitesinin de bir göstergesidir.

Sonuç: Bütçede Yeni Bir Dilin İnşası

Performans esaslı bütçeleme, devletin kendi faaliyetlerini sadece mali açıdan değil, stratejik sonuçlar açısından da değerlendirmesini sağlayan modern bir yaklaşımdır. Bu sistemin özü, “paranın karşılığını almak” ilkesidir: yani her harcamanın toplumsal faydasını görmek, ölçmek ve raporlamak.

Ancak bu anlayışın tam anlamıyla yerleşebilmesi için teknik altyapı kadar kültürel bir dönüşüm de gerekir. Performans verilerinin güvenilirliği, ölçüm standartlarının tutarlılığı ve kurumlar arası koordinasyonun güçlendirilmesi bu sürecin temel unsurlarıdır.

Kısacası, performans esaslı bütçeleme sadece bir mali reform değildir; kamu yönetiminde hesap verebilirliğin, stratejik düşünmenin ve vatandaş odaklı hizmet anlayışının kurumsallaşması anlamına gelir. Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasında, bu yaklaşımın sadece bir teknik zorunluluk değil, yeni bir yönetim kültürü olarak benimsenmesi kritik öneme sahiptir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.