Zafer Özcivan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Kırılgan Ekonomiler

Kırılgan Ekonomiler

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Küresel ekonomi son yıllarda giderek daha kırılgan bir yapıya bürünüyor. Gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında, özellikle düşük ve orta gelirli ülkeler ekonomik dalgalanmalara karşı daha savunmasız bir pozisyonda bulunuyor. Kırılgan ekonomiler; dış borç, cari açık, düşük rezerv seviyesi, istikrarsız mali politikalar ve dış şoklara olan yüksek duyarlılık gibi faktörlerle tanımlanıyor. Bu ülkelerde küçük bir dış şok, örneğin petrol fiyatlarında ani bir artış ya da uluslararası kredi koşullarındaki sıkılaşma, ekonomik istikrarı ciddi şekilde tehdit edebiliyor.

Kırılgan ekonomilerin ortak özelliği, büyüme ve istikrar arasında sürdürülebilir bir denge kurmakta zorlanmalarıdır. Ekonomik büyüme kısa vadeli hedefler doğrultusunda hızlı sağlansa da borçlanma ve dış kaynak bağımlılığı arttıkça kırılganlık seviyesi de yükseliyor. Örneğin, yüksek cari açık veren bir ülke, döviz kuru şoklarına karşı büyük risk altında bulunuyor. Kurda ani bir dalgalanma, ithal malların fiyatlarını hızla artırarak enflasyonu tetiklerken, halkın alım gücünü düşürüyor ve sosyal sorunları beraberinde getiriyor.

Küresel sermaye akımlarındaki dalgalanmalar da kırılgan ekonomilerin en büyük sorunlarından biri. Yabancı yatırımcıların ani çıkışları, döviz rezervlerini hızla eritiyor ve likidite krizlerine yol açabiliyor. 2008 küresel finans krizinde ve 2020 pandemi döneminde görüldüğü gibi, sermaye akışlarındaki ani değişimler, özellikle gelişmekte olan ülkelerde ekonomik durgunluk ve işsizlik oranlarının hızla yükselmesine neden olabiliyor. Bu durum, kırılgan ekonomilerin dış şoklara karşı ne kadar savunmasız olduğunu gözler önüne seriyor.

Kırılganlığın bir diğer nedeni ise ekonomik yapının çeşitliliğinin yetersiz olmasıdır. Tek bir sektöre veya sınırlı sayıda ihracat ürününe bağımlı ülkeler, dünya piyasalarındaki fiyat dalgalanmalarından doğrudan etkileniyor. Örneğin tarım veya enerji gibi temel sektörler üzerinde yoğunlaşmış bir ekonomi, ürün fiyatlarında ani düşüşler yaşandığında ciddi gelir kaybı yaşayabiliyor. Bu durum, sosyal ve politik istikrarı da doğrudan etkiliyor; çünkü işsizlik ve gelir kaybı, toplumsal memnuniyetsizlik ve protestolara yol açabiliyor.

Kırılgan ekonomilerde finansal sistemin sağlamlığı da kritik bir rol oynuyor. Bankacılık sektöründeki zayıflıklar, kredi mekanizmalarının etkin çalışmaması ve risk yönetiminde eksiklikler, ekonomik krizleri derinleştiriyor. Banka temelli krizler, reel sektörün finansmana erişimini kısıtlayarak üretimi ve yatırımı olumsuz etkiliyor. Bunun yanı sıra, kamu maliyesindeki dengesizlikler, yüksek borç ve bütçe açıkları, ekonomiyi krizlere karşı daha da savunmasız hâle getiriyor.

Peki, kırılgan ekonomiler bu risklerden nasıl korunabilir? Öncelikle, dış borç ve cari açığın sürdürülebilir seviyelerde tutulması gerekiyor. Döviz rezervlerinin yeterli düzeyde olması, kısa vadeli likidite şoklarına karşı tampon görevi görebilir. İkincisi, ekonomik çeşitliliğin artırılması büyük önem taşıyor. Farklı sektörlere yatırım yaparak ve ihracat portföyünü çeşitlendirerek, ülkeler tek bir şoktan kaynaklanan riskleri azaltabilir. Üçüncü olarak, finansal sistemin güçlendirilmesi ve risk yönetim mekanizmalarının geliştirilmesi gerekiyor. Bankalar ve finansal kurumlar, kriz senaryolarına karşı daha hazırlıklı olmalı ve şeffaf bir denetim mekanizmasıyla desteklenmeli.

Sonuç olarak, kırılgan ekonomiler hem iç dinamikler hem de küresel koşullar nedeniyle yüksek risk altında bulunuyor. Bu ülkelerde politika yapıcıların temel görevi, kısa vadeli büyüme hedeflerinden ziyade sürdürülebilir istikrarı sağlamaktır. Aksi takdirde, küçük bir dış veya iç şok, geniş kapsamlı ekonomik ve toplumsal krizlere yol açabilir. Kırılgan ekonomilerde alınacak doğru önlemler, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal istikrar için de hayati öneme sahip.

Küresel ekonomi giderek daha belirsiz bir hal alırken, kırılgan ekonomiler için risk yönetimi ve yapısal reformlar, artık bir seçenek değil zorunluluk haline geliyor. Bu ülkeler, dengeli maliye politikaları, çeşitlendirilmiş üretim ve güçlü finansal sistemler sayesinde, dalgalı küresel koşullara karşı daha dayanıklı bir yapı oluşturabilir. Aksi hâlde, kırılganlık sadece ekonomik göstergelerde değil, toplumun geniş kesimlerinde hissedilen bir gerilim olarak karşımıza çıkacak.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist-Yazar

Zaferozcivan59@gmail.com

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!