Zafer Özcivan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Hayat Pahalılığı, Yaşlıları Çalışmaya Mecbur Ediyor

Hayat Pahalılığı, Yaşlıları Çalışmaya Mecbur Ediyor

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye’de her geçen gün daha fazla hissedilen hayat pahalılığı, özellikle 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımızı en derinden etkileyen bir grup haline getirdi. Bir zamanlar “artık köşeme çekilip dinlenirim” diyen milyonlarca emekli, günümüzde ya markette kasada, ya bir tamirhanede ya da torununa harçlık verebilmek için pazarda çalışmak zorunda kalıyor. 2024 yılına ait resmi veriler, bu durumu net bir şekilde gözler önüne seriyor. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın Genel Faaliyet Raporu’na göre, 65 yaş ve üzeri nüfusun iş gücüne katılım oranı hedeflenen yüzde 12,4’ün üstüne çıkarak yüzde 13,1’e ulaştı. Yani daha fazla yaşlı birey tekrar çalışmak zorunda kaldı. Bu artış; “geçim zor” demekten çok daha fazlasını ifade ediyor: Hayatta kalabilmek için “bir emekli maaşı yetmiyor” diyor.

RAKAMLARLA DEĞİL, GERÇEK HAYATLA ÖLÇÜLEN ZORUNLU MESAİ

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) verileri de durumu detaylandırıyor: Nisan 2025 itibarıyla yaşlılık aylığı alanların sayısı 12 milyon 183 bine ulaştı. Bu grubun önemli bir kısmı hâlâ çalışıyor. Kayıtlı, yani sosyal güvenlik destek primi (SGDP) ödeyerek çalışan emekli sayısı 2 milyon 139 bine yükseldi. Üstelik yılın ilk dört ayında 35 bin kişi daha bu listeye eklendi. Böylece yaşlılık aylığı alanların yaklaşık yüzde 17,5’i hâlâ resmi olarak bir işte çalışıyor. Kayıt dışı, yani sigortasız çalışan sayısı ise tam olarak bilinmiyor ancak “az” olduğu kesin değil.

“EMEKLİ” SIFATININ YANINA “ÇALIŞAN” EKLENİYOR

Bir zamanlar “emekli” olmak, uzun bir çalışma hayatından sonra dinlenmek, torun sevmek, bahçeyle ilgilenmek veya belki memleketine dönüp huzur bulmak anlamına gelirdi. Bugün ise “emekli” sıfatının yanına zorunlu olarak “çalışan” kelimesi ekleniyor. Çünkü geçinmek başka türlü mümkün olmuyor.

TÜİK’in verilerine göre 65 yaş ve üzeri çalışan oranı her yıl artıyor. Peki, sebep ne? Temel gıda fiyatları, elektrik, kira, sağlık giderleri nedeniyle, tek maaş yetmediği gibi bazı emeklilerin maaşı zaten kredi kartı borçlarına gidiyor. Kimi fatura, kimi ilaç ve kimi de torunun okul masrafını karşılamak için yeniden iş arıyor.

TEMMUZ ZAMMI HAYAL KIRIKLIĞI OLDU

2025 yılı temmuz ayında açıklanan emekli maaş zammı ise, emeklilerde yeniden bir hayal kırıklığı yarattı. Ocak-Haziran dönemindeki altı aylık enflasyon yüzde 16,67 olarak belirlenirken, SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin kök maaşlarına aynı oranda zam yapıldı. En düşük emekli aylığı 14 bin 469 liradan 16 bin 881 liraya yükseldi. Bu rakamlar ilk başta güzel görünebilir; ancak aslında bu artış, hayat pahalılığı karşısında çoğunlukla “kâğıt üzerinde bir düzeltme” olmaktan öteye geçmedi. Emeklilerin beklentisi, en azından sembolik bir adım atılarak maaşın 17 bin TL’ye yuvarlanmasıydı. Fakat “iki kuruşluk” bir yuvarlama ile maaş 16 bin 881 TL’de kaldı. Dahası, 17 bin TL’ye yuvarlanması halinde devletin bütçeye yükü sadece 80 bin lira olacaktı. Ancak devlet, “bütçeye yük” diyerek bu basit adımı bile atmaktan kaçındı.

YOKSULLUK SINIRININ BEŞTE BİRİNDE YAŞAM

Türkiye’de dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 60 bin TL’yi aşmış durumda. En düşük emekli aylığı ise bunun beşte biri bile etmiyor. Yani emekli, maaşını cebine koyar koymaz yoksul kabul ediliyor. Peki, bu maaşla ne yapılabilir? Kira ödenebilir mi, elektrik, su, doğalgaz faturaları karşılanabilir mi? Et, süt, sebze alınabilir mi? Hele bir de torun okula gidiyorsa ya da sağlık sorunları varsa… Bunları düşündükçe emekliler, “emekliliği” bir kenara bırakıp çalışmaya devam ediyor.

EMEKLİLİK ARTIK “HAYATIN KEYFİ” DEĞİL, “HAYATTA KALMA” MESELESİ

Bu gidişle “emeklilik” kelimesinin sözlükteki anlamını bile kaybedeceği görünüyor. Birçok kişi için emeklilik artık hayatın tadını çıkarma dönemi değil; aksine en kırılgan ve zor yaşlarda bile “nasıl geçineceğim” hesapları yapma dönemi. Bugün dedelerimiz ve ninelerimiz torunlarına yalnızca masal okumakla kalmıyor; aynı zamanda torunlarının okul masraflarını karşılamak için yeniden iş bulmaya ve ek gelir oluşturma çabası içerisine giriyor. Bunun üstüne sağlık sorunları, ilaç giderleri ve enflasyon karşısında eriyen maaş da eklenince durum daha da zorlaşıyor.

SON SÖZ: EMEKLİ HAKKI, SADAKA DEĞİLDİR

Emekliler, sadaka değil, insanca bir yaşam sürdürmeyi sağlayacak bir maaş bekliyor. Yıllarca çalışıp prim ödemiş bir bireyin hakkı budur. “İki kuruşluk yuvarlama” ile günü kurtarmak değil; uzun vadede gerçek bir sosyal güvenlik politikası oluşturulması gerekiyor. Ama şimdilik tablo net: Dede ve nine hâlâ çalışıyor. Çünkü emekli maaşıyla yaşamaya çalışmak, ne yazık ki bugünün Türkiye’sinde imkânsız hale geldi…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet