Giriş: Para Politikasında Yeni Dönemeç
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) eylül ayında aldığı faiz indirimi kararı, finans piyasalarında olduğu kadar tasarruf sahipleri açısından da yeni bir dönemi başlattı. Politika faizinde yapılan 250 baz puanlık indirim hem kredi maliyetleri hem de mevduat getirileri üzerinde doğrudan etkisini gösterdi. Özellikle bireysel yatırımcıların ve hane halkının birikimlerini değerlendirdiği mevduat faizlerinde gözlenen hareketlilik, ekonomik dengelerin yeniden şekillendiğini ortaya koyuyor. Faiz indirimiyle birlikte bankaların mevduat faiz oranlarında yaşanan düşüşler, tasarruf sahiplerini “paramı nerede değerlendirmeliyim?” sorusunu yeniden sormaya yöneltti.
Mevduat Faizlerinde Gerileme Başladı
Kararın hemen ardından kamu ve özel bankalarda mevduat faizlerinde kademeli bir düşüş gözlemlendi. Eylül öncesinde yüzde 40–45 bandında seyreden kısa vadeli TL mevduat faizleri, bazı bankalarda yüzde 35’in altına geriledi. Özellikle 3 aya kadar vadeli mevduatlarda getirilerin belirgin şekilde azaldığı görülüyor. Uzmanlara göre, TCMB’nin politika faizini indirmesi bankaların fonlama maliyetini düşürürken, bu durum mevduat sahibine daha düşük getiri olarak yansıyor.
Vatandaş açısından tablo şu şekilde özetlenebilir: 100 bin TL’lik birikimini üç aylık vadeli mevduata yatıran kişi, eylül öncesinde yaklaşık 10 bin lira faiz geliri elde ederken, indirim sonrası bu rakam 7 bin lira seviyesine geriledi. Yani mevduat faizindeki düşüş, tasarruf sahiplerinin reel getirisini azaltıyor. Enflasyonun hâlâ çift hanelerde seyrettiği bir ortamda bu durum, mevduatın cazibesini daha da tartışmalı hale getiriyor.
Kur Korumalı Mevduat ve Alternatifler Yeniden Gündemde
Faiz indiriminden sonra bankaların müşteri çekmek için yeniden Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarını öne çıkardığı görülüyor. Döviz kurlarındaki oynaklık ve tasarruf sahiplerinin TL’nin değer kaybı endişesi, KKM’nin yeniden cazip hale gelmesine yol açtı. Bazı bankalar, TL mevduatta düşük faiz verirken KKM’de daha yüksek getiri garantisi sunarak tasarrufçuyu yönlendirmeye çalışıyor.
Bunun yanı sıra, yatırımcıların bir kısmı mevduattan çıkıp döviz, altın ve borsaya yöneliyor. Borsada son dönemde görülen işlem hacmindeki artış, mevduat faizlerindeki düşüşün bir sonucu olarak yorumlanıyor. Yatırım uzmanları, “mevduat faizleri enflasyonun altında kalmaya devam ettikçe, yatırımcı alternatif kanallara kayacaktır” değerlendirmesinde bulunuyor.
Bankaların Stratejisi: Rekabet Azaldı
Faiz indirimi öncesi dönemde bankalar arasında mevduat toplama yarışı oldukça sertti. Özellikle özel bankalar, yüksek faiz teklifleriyle müşteri çekmeye çalışıyordu. Ancak TCMB’nin eylül kararının ardından bu rekabet zayıfladı. Çünkü fonlama maliyetleri düştüğü için bankaların mevduata yüksek faiz verme ihtiyacı kalmadı. Bu durum, tasarruf sahiplerinin daha az seçenekle karşılaşmasına yol açtı.
Kamu bankalarının düşük faiz politikasını önde götürdüğü, özel bankaların ise kademeli şekilde oranlarını aşağıya çektiği gözlemleniyor. Bazı bankalar ise yüksek mevduat tutarına sahip müşterilere özel kampanyalarla daha avantajlı faiz oranları sunmayı sürdürüyor.
Vatandaşın Bakış Açısı: Getiri Yerine Güvenlik
Türkiye’de mevduat sahiplerinin büyük çoğunluğu için temel kriter güvenlik. Faizlerin düşmesine rağmen, özellikle belli yaş grubundaki vatandaşlar için mevduat hâlâ en güvenli liman olmaya devam ediyor. Ancak genç kuşak ve daha risk alabilen yatırımcıların alternatif arayışlarına yönelmesi, finans piyasalarında dengeleri değiştiriyor.
Son dönemde artan kripto para ilgisi, altın talebindeki yükseliş ve Borsa İstanbul’daki rekor işlem hacimleri, mevduat faizlerinin düşmesinin doğal bir yansıması olarak görülüyor. Bu eğilim, ekonominin önümüzdeki dönemde nasıl şekilleneceğine dair önemli ipuçları da taşıyor.
Ekonomistler Ne Diyor?
Ekonomistler, faiz indiriminin ardından mevduat faizlerinde yaşanan düşüşün enflasyon karşısında tasarruf sahibini daha da kırılgan hale getirdiğini belirtiyor. Türkiye’de yıllık enflasyonun yüzde 50’nin üzerinde seyrettiği bir dönemde, mevduat faizlerinin yüzde 30’lara gerilemesi, reel getiri anlamında ciddi bir kayıp anlamına geliyor. Bu nedenle uzmanlar, kısa vadede vatandaşın alım gücünün zayıflayacağı ve mevduatın cazibesinin daha da azalacağı görüşünde birleşiyor.
Öte yandan hükümetin ve Merkez Bankası’nın düşük faiz politikasını büyüme odaklı stratejilerle birlikte sürdürmesi, kredi piyasalarında genişlemeyi, yatırımlarda ise canlanmayı amaçlıyor. Ancak bu politikanın tasarruf sahipleri üzerindeki baskısı da göz ardı edilmiyor.
Sonuç: Dengeler Yeniden Kuruluyor
Eylül ayındaki faiz indirimi, sadece piyasalarda değil vatandaşın cebinde de hissedilmeye başlandı. Mevduat faizlerinde yaşanan gerileme, tasarruf sahiplerini yeni tercihlere yöneltirken, bankaların stratejilerini de yeniden şekillendirdi. Kimi için güvenli liman olmayı sürdüren mevduat, kimi için ise artık cazibesini kaybetmiş durumda.
Türkiye ekonomisinde para politikasının yönü, tasarruf ve yatırım dengeleri üzerinde belirleyici olmaya devam ediyor. Önümüzdeki dönemde TCMB’nin atacağı adımlar hem kredi piyasalarının hem de mevduat getirilerinin seyrini belirleyecek. Tasarruf sahipleri açısından en kritik soru ise aynı kalıyor: “Paramı nerede en güvenli ve en karlı şekilde değerlendirebilirim?”