Zafer Özcivan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Ekonomide Denge ve Denetim

Ekonomide Denge ve Denetim

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

EKONOMİDE DENGE VE DENETİM

 Ekonomik Dengede Görünmez Elin Sınırları

Ekonomi literatüründe “denge” denildiğinde akla ilk olarak arz ve talep arasındaki hassas bağ gelir. Piyasa aktörleri, yani üreticiler ve tüketiciler, fiyatlar aracılığıyla bu dengeyi kurar. Ne var ki tarih boyunca yaşanan krizler, bu görünmez elin her zaman kusursuz işlemediğini defalarca kanıtlamıştır. 1929 Büyük Buhranı, 2008 Küresel Finans Krizi ve son dönemde pandemi sonrası bozulan tedarik zincirleri, serbest piyasanın kendi kendine her zaman istikrar yaratamadığını açıkça göstermiştir.

Bu yüzden modern ekonomilerde “denge”, salt arz-talep ilişkisiyle açıklanamayacak kadar karmaşık bir yapı hâline gelmiştir. Merkez bankalarının faiz politikaları, hükümetlerin mali disiplin uygulamaları ve bağımsız denetim kurumlarının gözetimi, piyasanın kendi başına başaramayacağı istikrarı sağlamak üzere devreye girer. Sadece fiyat dengesi değil; finansal sistemin güvenilirliği, gelir dağılımı adaleti ve sosyal refah gibi alanlarda da “dengenin korunması gerekir.

Burada kritik soru şudur: Denge, kendiliğinden mi oluşur, yoksa birilerinin müdahalesine mi ihtiyaç duyar? Günümüzde çoğu ekonomist, piyasanın serbest işleyişine duyulan saygının yanında, kamu denetiminin de hayati bir koruyucu rol oynadığını kabul etmektedir. Aksi takdirde tekelleşme, spekülasyon ve kayıt dışılık gibi unsurlar, sistemi kolayca rayından çıkarabilir.

Denetimin Evrimi ve Günümüz Ekonomisindeki Yeri

Ekonomik denetim kavramı, ilk bakışta “bürokrasi” ve “yavaşlık” gibi çağrışımlar yapsa da gerçekte piyasaların sağlıklı işlemesinin temel güvencelerindendir. Vergi denetimleri, bağımsız denetim firmalarının raporları ve sektör bazlı regülasyonlar hem şirketlerin hem de devletin şeffaf hareket etmesini sağlar. Unutulmamalıdır ki şeffaflık, yalnızca uluslararası yatırımcıyı çekmek için değil; aynı zamanda toplumun devlete ve özel sektöre güvenini sürdürmek için de zorunludur.

Son yıllarda özellikle dijitalleşme, denetimin hem kapsamını hem de hızını artırmıştır. Vergi daireleri, banka işlemleri ve şirket bilançoları anlık olarak izlenebilmekte, yapay zekâ tabanlı analizlerle riskli hareketler erkenden tespit edilebilmektedir. Bu teknolojik dönüşüm, denetimin “cezalandırıcı” değil, “önleyici” bir mekanizma hâline gelmesine katkı sağlar.

Öte yandan denetimin sadece mali alanda değil; çevresel standartlardan işçi haklarına kadar pek çok alanda genişlemesi de dikkat çekicidir. Örneğin, çevre kirliliğini sınırlayan emisyon denetimleri, kısa vadede bazı şirketlerin maliyetlerini artırsa da uzun vadede toplumsal refahı ve sürdürülebilirliği korur. Yani denetim, sadece sayısal hesaplardan ibaret bir süreç değildir; daha yaşanabilir bir gelecek vizyonunun da parçasıdır.

Ancak burada denetimin “dozajı” kritik bir mesele olarak karşımıza çıkar. Aşırı denetim, girişimciliği ve yatırımı yavaşlatabilir; denetimsizlik ise krizleri ve adaletsizliği derinleştirebilir. Bu nedenle denge ve denetim kavramları bir madalyonun iki yüzü gibidir: İdeal olan, denetimi özgürlüğü boğmadan; serbestliği de kuralsızlığa dönüşmeden yaşatmaktır.

Gelecek Perspektifinden Denge ve Denetim

Günümüzün karmaşık ve hızlı değişen küresel ekonomisinde, tek bir ülkenin iç denetim sistemleri dahi yeterli olmayabilir. Çok uluslu şirketlerin etkisi, dijital varlıkların sınır tanımayan doğası ve küresel tedarik zincirlerinin kırılganlığı, uluslararası ölçekte denetim ve iş birliğini de zorunlu hâle getirmiştir.

Örneğin, kripto para piyasaları… Geleneksel finans piyasalarının aksine, merkezi bir düzenleyiciye sahip olmadan büyüyen bu yeni alan; yatırımcıları cezbeden potansiyel kazanç kadar, regülasyon eksikliği nedeniyle de büyük riskler barındırıyor. Bu tablo hem yerel hem de uluslararası kurumların denetim mekanizmalarını güncelleme ihtiyacını doğuruyor. Çünkü krizlerin bedelini en çok sıradan vatandaşlar ödüyor.

Son olarak, denge ve denetimi yalnızca teknik ve ekonomik birer araç olarak görmek yerine; toplumsal adalet, sosyal refah ve demokratik istikrarın da teminatı olarak değerlendirmek gerekir. Yolsuzlukla mücadele, kamu harcamalarının verimli yapılması, gelir dağılımındaki uçurumların azaltılması gibi hedefler, sadece ekonomiyi değil, demokrasinin kalitesini de doğrudan etkiler.

Kısacası; ekonomi yalnızca üretim, tüketim ve sayılardan ibaret değildir. İnsanı, toplumu ve gelecek kuşakları korumak da ekonomik aklın bir parçasıdır. Bu bilinçle kurulan bir sistemde; denge, sadece piyasa dengesini değil; toplumsal dengeleri de temsil eder. Denetim ise bu dengelerin bozulmasını engelleyen, adeta görünmez ama güçlü bir güvenlik ağı olur.

Bugünün dünyasında büyüme kadar “nasıl büyüdüğümüz” de önemlidir. İşte bu yüzden, ekonomik denge ve denetimi güçlendirmek; adil, şeffaf ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmenin vazgeçilmez şartıdır.

Ekonomide denge ve denetim, kimi zaman yavaşlatıcı bir unsur gibi görünse de aslında hızlı çöküşleri ve derin krizleri engelleyerek uzun vadede kalkınmanın yolunu açar. Bu dengeyi kurmak ve denetimi akılcı bir şekilde sürdürmek, yalnızca ekonomistlerin değil, tüm toplumun ortak sorumluluğudur.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist-Yazar

Zaferozcivan59@gmail.com

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!