Zafer Özcivan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. 3-8 KASIM 2025 HAFTASI EKONOMİ PANORAMASI

3-8 KASIM 2025 HAFTASI EKONOMİ PANORAMASI

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kasım ayının ilk haftası hem Türkiye ekonomisinde hem de küresel piyasalarda dikkat çekici gelişmelerin yaşandığı, finansal göstergelerin yön bulmaya çalıştığı, enflasyon ve faiz dinamiklerinin yeniden tartışıldığı bir dönem olarak kayıtlara geçti. Küresel ölçekte ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz patikasına ilişkin beklentiler, Avrupa ekonomisinde büyüme endişeleri, Çin’in toparlanma sürecindeki kırılganlıklar ve Orta Doğu’da jeopolitik tansiyonun etkileri piyasaları şekillendirirken, Türkiye cephesinde ise Merkez Bankası’nın sıkı para politikasını kararlılıkla sürdürdüğü, enflasyon beklentilerinin güncellendiği ve finansal istikrar göstergelerinde kısmi bir dengelenme arayışının sürdüğü bir hafta geride kaldı.

Küresel Ekonomide Belirsizlik ve Beklentilerin Gölgesi

Küresel piyasalarda haftanın ana gündemi, ABD’de açıklanan istihdam verileri ve Fed üyelerinin faiz politikasına ilişkin açıklamaları oldu. Ekim ayı istihdam raporu, iş gücü piyasasında yavaşlama sinyalleri verirken, ücret artışlarının da ivme kaybetmesi, piyasalar tarafından “yumuşak iniş” senaryosunu güçlendiren bir gelişme olarak yorumlandı. Bu tablo, FED’in faiz artışlarını durduracağı ve 2025’in ilk yarısında faiz indirimi döngüsüne girebileceği yönündeki beklentileri destekledi.

Avrupa cephesinde ise ekonomik durgunluk endişeleri giderek belirginleşiyor. Euro Bölgesi’nde üçüncü çeyrek büyümesi neredeyse sıfır düzeyinde gerçekleşti; Almanya ekonomisi, sanayi üretimi ve ihracatındaki düşüşlerle yeniden resesyon riskiyle karşı karşıya kaldı. Avrupa Merkez Bankası (ECB), son toplantısında faiz artışlarına ara verme kararı alırken, enflasyonda yaşanan kademeli düşüşe rağmen enerji maliyetleri ve tüketici güvenindeki zayıflık bölge ekonomisinin kırılgan yapısını sürdürüyor.

Asya piyasalarında da Çin ekonomisine yönelik endişeler gündemdeydi. Pekin yönetiminin gayrimenkul sektörüne yönelik yeni destek adımları ve altyapı yatırımlarını hızlandırma planları açıklanmasına rağmen, tüketici talebinde istenen canlanmanın henüz görülmemesi küresel büyüme beklentilerini aşağı çekti. Bu gelişmelerin etkisiyle emtia fiyatları dalgalı bir seyir izlerken, özellikle petrol fiyatları Orta Doğu’daki jeopolitik risklerle birlikte haftanın en çok konuşulan kalemlerinden biri oldu.

Enerji Fiyatları ve Jeopolitik Etkiler

Kasım ayının ilk haftasında petrol fiyatları, arz tarafında yaşanan gerilimler ve jeopolitik riskler nedeniyle yukarı yönlü baskı altında kaldı. Brent petrol 88 dolar seviyesini test ederken, Orta Doğu’daki çatışmaların bölgesel arz zincirlerine etkisi konusunda artan belirsizlikler fiyatları destekledi. Ancak küresel büyüme beklentilerindeki zayıflama ve Çin’in talep tarafındaki yavaşlama, bu yükselişlerin kalıcılığını sınırladı.

Doğal gaz fiyatlarında ise Avrupa’da depoların doluluk oranlarının yüksek olması ve mevsimsel talebin beklentilerin altında seyretmesi nedeniyle nispeten yatay bir görünüm hâkim oldu. Bu durum, enerji ithalatı açısından Türkiye gibi ülkeler için kısa vadede maliyet baskısını hafifletici bir unsur olarak değerlendirilebilir.

Türkiye Ekonomisinde Denge Arayışı ve Para Politikası Kararlılığı

Yurt içinde haftanın öne çıkan başlıkları, Merkez Bankası’nın enflasyon raporundaki revizyonları, döviz kuru istikrarı ve ekonomik aktörlerin 2026 perspektifine dair beklentiler oldu. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), yılın dördüncü Enflasyon Raporu’nda 2025 sonu için enflasyon tahminini %33’e yükseltirken, 2026 sonunda ise %15 seviyesine gerileyeceği öngörüsünü korudu. Bu tablo, enflasyonla mücadelede kararlı bir sıkılaşma politikasının sürdürüleceğini, ancak kısa vadede fiyat artışlarının kontrol altına alınmasının zaman alacağını gösterdi.

TL’de son haftalarda gözlenen görece istikrar, Merkez Bankası’nın döviz likiditesi yönetiminde ve rezerv biriktirme stratejisinde daha kontrollü bir yaklaşım izlediğini ortaya koyuyor. Kur korumalı mevduatın (KKM) çözülme süreci de düzenli bir şekilde devam ederken, finansal sistemin liralaşma yönündeki dönüşümü belirginleşiyor.

Borsa İstanbul ise haftayı karışık bir seyirle tamamladı. Bankacılık hisseleri faiz artışlarının getiri yapısına etkisiyle sınırlı prim yaparken, sanayi hisseleri küresel talep daralması beklentileriyle satış baskısı altında kaldı. Yatırımcıların odağı, yıl sonuna doğru açıklanacak yeni Orta Vadeli Program’ın uygulanma performansında ve kamu maliyesinde disiplinin ne ölçüde korunacağına çevrilmiş durumda.

Enflasyon ve Ücret Tartışmaları Gündemde

Kasım ayına girilmesiyle birlikte, 2026 yılı asgari ücret ve emekli maaşı zam senaryoları ekonomi gündeminde geniş yer bulmaya başladı. Artan yaşam maliyetleri karşısında ücret politikalarının yeniden şekilleneceği bir döneme girilirken hem işveren hem de çalışan kesimi açısından beklentiler farklı yönlerde yoğunlaşıyor. Hükûmetin, ücret artışlarını mali disiplin çerçevesinde ve enflasyon hedefleriyle uyumlu biçimde belirleyeceği sinyali verildi.

TÜFE verilerinde aylık bazda beklenen düşüş eğilimi henüz netleşmemiş olsa da çekirdek enflasyondaki yavaşlama işaretleri Merkez Bankası’nın sıkı duruşunun etkilerinin kademeli olarak hissedilmeye başladığını gösteriyor. Özellikle gıda ve enerji fiyatlarındaki dalgalanmaların kısa vadede fiyat istikrarı açısından risk oluşturmaya devam edeceği vurgulanıyor.

Yatırım ve Büyüme Görünümüne İlişkin Beklentiler

Türkiye ekonomisinde 2025 sonuna doğru dengeli bir büyüme patikasına geçilmesi hedefleniyor. Kamu yatırımlarında verimlilik odaklı bir planlama anlayışı, yeşil dönüşüm ve dijitalleşme yatırımlarına öncelik verilmesi, büyümenin kalitesini artıracak unsurlar arasında gösteriliyor. Uluslararası yatırımcı ilgisinin yeniden artmaya başladığı da gözleniyor; özellikle Euro Bond ihraçlarında güçlü talep, Türkiye’nin kredi notu görünümüne olumlu katkı sunabilecek bir gelişme olarak öne çıkıyor.

Ancak iç talep kaynaklı büyümenin sürdürülebilirliği konusunda temkinli bir yaklaşım benimseniyor. Hane halkı harcamalarının enflasyon baskısı altında kalması ve kredi büyümesindeki yavaşlama, ekonominin ikinci yarısında ılımlı bir büyüme eğilimine işaret ediyor.

Sonuç: Zorlu Dönemde Dengeli Politikalar

3-8 Kasım haftası, küresel ekonomide belirsizliklerin, finansal piyasalarda ise yön arayışının öne çıktığı bir dönem olarak değerlendirildi. Türkiye cephesinde ise para politikası sıkı, maliye politikası temkinli bir çizgide ilerlemeyi sürdürdü. Önümüzdeki haftalarda açıklanacak kasım ayı enflasyon verileri, yıl sonu fiyat dinamiklerinin ve 2026’ya yönelik ekonomik beklentilerin şekillenmesinde belirleyici olacak.

Küresel ölçekte merkez bankalarının “faiz indirimi mi, bekle-gör mü?” ikilemine girdiği bu süreçte, Türkiye’nin makroekonomik dengeleri koruma kararlılığı, finansal istikrar açısından önemli bir çıpa görevi görüyor. Kısacası, bu haftanın panoraması; küresel dalgalanmalara karşı temkinli, içeride ise kararlı bir denge arayışının sürdüğünü net biçimde ortaya koyuyor.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!