İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) aylık enflasyon verileri, ekonomik toparlanmanın karakteri ve fiyat baskılarının ne yönde ilerlediğine ilişkin güçlü ipuçları içeriyor. Kasım ayında İstanbul’da tüketici fiyatları yüzde 1,19 arttı; yıllık artış ise yüzde 38,28 düzeyinde kaydedildi. Bu oranlar, yılın ilk yarısına kıyasla belirgin bir gerilemeye işaret ederken, aynı zamanda ekonomideki “dengelenme sürecinin” kırılgan ama ilerleyen bir yapıya sahip olduğunu da ortaya koyuyor.
Özellikle son üç ayda fiyat artışlarının aşağı yönlü eğilimi, sıkı para politikasının gecikmeli etkilerinin devreye girmeye başladığını gösteriyor. Ancak tabloyu yalnızca manşet rakamlara bakarak okumak yeterli değil; alt kırılımlar hem karmaşık hem de geleceğe dair kritik mesajlar taşıyor.
Aylık Artışta Zemin Kaybı: Talep ve Maliyet Ayrışması
Kasım ayındaki yüzde 1,19’luk artışın arka planında üç temel dinamik bulunuyor:
1- Talep tarafında belirgin durgunluk
İTO’nun perakende endeksleri, özellikle dayanıklı tüketimde sert bir yavaşlamayı doğruluyor.
Beyaz eşya ve elektronik satışlarında önceki aylara göre zayıf bir seyir var.
Reel gelirlerdeki baskı ve kredi koşullarındaki sıkılık, iç talebi aşağı çeken iki ana unsur.
Dolayısıyla fiyatlama davranışı, satıcının maliyet değil, talep gerçeği ile şekilleniyor. Bazı sektörlerde “fiyat artışı yapsam tüketici gelmeyecek” algısı hâkim.
2- Maliyet baskılarında kısmi gevşeme
Özellikle enerji kalemlerinde görülen rahatlama, kasım enflasyonunun düşmesinde önemli rol oynadı. Uluslararası petrol fiyatlarının 80 doların altına doğru çekilmesi, nakliye giderlerini hafifletti. Bu da hem gıda dışı mal gruplarında hem de lojistik maliyetlere bağımlı hizmetlerde bir tür frenleme yarattı.
3- Hizmet sektöründeki dirençli yapı
Her ne kadar mallarda bir soğuma eğilimi gözlense de:
Kira,
Eğitim,
Lokanta-otel,
Şehir içi taşımacılık
Gibi hizmet gruplarında fiyat artışları katı şekilde devam ediyor. Hizmet enflasyonu, Türkiye’nin genel enflasyon fotoğrafında da en yavaş gevşeyen başlık olmaya devam ediyor. Bunun temel nedeni, ücretlerin yılın ikinci yarısında daha belirgin artması ve hizmet sektöründe maliyetlerin daha yapışkan bir yapıda seyretmesi.
Yıllık Enflasyonun 38,28’e Gerilemesi: Stratejik Bir Eşik
İstanbul’da yıllık enflasyonun yüzde 40 bandının altına inmesi, sembolik açıdan önemli. Ancak tek başına bu düşüş, fiyat istikrarının sağlandığı anlamına gelmiyor. Yıllık bazdaki iyileşmenin ardında üç etken var:
Baz etkisinin güçlenmesi,
Enerjide gevşeme,
Talep soğumasının perakende fiyatlarına yansıması.
Buna karşın yıllık enflasyon hâlâ kritik seviyelerde. Çünkü:
Hizmet fiyatları yukarı doğru “yapışkan”; yani düşüş yönlü esneklikleri sınırlı.
Vergi ayarlamaları ve kamusal fiyatlar 2026’nın ilk yarısında enflasyona yukarı yönlü baskı kurabilir.
Küresel riskler (Ortadoğu, Kızıldeniz rotası, enerji arzı dalgalanmaları) maliyet kanalı üzerinden iç fiyatlara yeniden yük bindirebilir.
İstanbul Verisi, Türkiye Genelinde Ne Anlama Geliyor?
İstanbul enflasyonu, Türkiye’nin en geniş tüketim sepetini ve en büyük ticaret hacmini yansıttığı için neredeyse “ulusal enflasyonun örtülü göstergesi” niteliğinde. Piyasalar ve ekonomi yönetimi açısından da bu veri:
Beklentileri şekillendiren erken sinyal,
TCMB’nin stratejik iletişimini destekleyen bir test alanı,
TÜİK verileri öncesi fiyatlama davranışlarını belirleyen referans noktası.
Kasım ayı rakamları, Türkiye genelinde aylık enflasyonun muhtemelen daha ılımlı bir banda yerleşeceğini de işaret ediyor. Ancak burada kritik olan, düşüşün ne kadar kalıcı ve politikalarla ne kadar uyumlu bir zeminde gerçekleştiği.
Fiyat Davranışlarında “Yeni Normal”: Kontrollü Ama Sarsak
2025’in son aylarına yaklaşırken fiyatlama davranışlarında “yeni bir denge arayışı” göze çarpıyor.
– İşletmeler daha temkinli
Talep daraldıkça firmalar “agresif fiyat artışı” döneminden çıkıyor. Ancak maliyet artışları tamamen ortadan kalkmadığı için fiyatlama hâlâ savunmacı bir çizgide.
– Tüketici daha seçici
Gelir artışlarındaki sınırlı tempo ve borçlanma kanalının daralması, tüketiciyi fiyat hassasiyetinin üst seviyede olduğu bir konuma taşıyor.
– Piyasada psikolojik eşikler önemli
Örneğin gıdada kilogram fiyatlarının 100 TL bandını aşması, tüketici davranışlarını keskin şekilde değiştiriyor. Bu eşikler, fiyatlama süreçlerinde de belirleyici rol oynuyor.
2026’ya doğru: Enflasyonun Kaderini Ne Belirleyecek?
Kasım verileri umut verici olmakla birlikte, asıl sınav 2026’nın ilk yarısında verilecek. Süreci şekillendirecek üç kritik parametre var:
1- Ücret politikaları ve asgari ücret artışı
Ücret artışlarının hizmet enflasyonuna nasıl yansıyacağı belirleyici olacak. Ücret-fiyat sarmalının oluşmasını engellemek için dengeli bir geçiş büyük önem taşıyor.
2- Kamu düzenlemeleri ve vergi ayarlamaları
ÖTV, KDV ve yönetilen-yönlendirilen fiyatlar üzerindeki her adım, enflasyonun seyrini doğrudan etkileyecek.
3- Küresel enerji piyasaları
Petrol fiyatlarındaki kalıcı düşüş Türkiye lehine. Ancak jeopolitik riskler devam ediyor. Enerjideki her oynaklık iç fiyatlara hızla yansıyor.
Sonuç: Kırılgan İyileşme Süreci Devam Ediyor
Kasım 2025 İstanbul enflasyonu, ekonomik görünümde temkinli bir iyileşmeye işaret eden bir tablo sunuyor.
Aylık artış düşük,
Yıllık oran geriliyor,
Talep yavaşlıyor,
Enerji maliyetleri destekliyor.
Ancak hizmet enflasyonundaki direnç, 2026 yılına girilirken fiyat istikrarının hâlâ zorlu bir mücadele olduğunu gösteriyor. Bu nedenle kasım verisi “rahatlama” değil; daha çok doğru yolda ilerleyen ama dikkatli yönetilmesi gereken bir sürece işaret ediyor.
