Yusuf Mehmet Suayi
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Sahneye Adım Atan Herkes, Biraz Daha İnsan Olur”

Sahneye Adım Atan Herkes, Biraz Daha İnsan Olur”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir sahne düşünün…
Kimi zaman bir çocuğun ilk kelimesi dökülür o sahneden, kimi zaman bir yetişkinin yıllardır bastırdığı duygular. Bazen alkışlar duyulur, bazen sessizlik. Ama her zaman bir dönüşüm vardır. İşte tiyatro da, yaratıcı drama da tam burada başlar: Dönüşümün başladığı yerde.

Yıllardır oyuncu kimliğimin yanı sıra, yaratıcı drama ve Tiyatro eğitmenliği de yapıyorum. Atölyelere katılanların çoğu, ilk gün biraz çekingen, biraz utangaç gelir. Ama birkaç hafta sonra bir bakmışsınız; göz teması kurmaya başlamış, düşüncelerini özgürce ifade eden, empati kurabilen bireyler olmuşlar. O an şunu fark edersiniz: Tiyatro sahnesi sadece sanat üretmenin değil, insan olmanın da provasıdır.
Tiyatro, yalnızca sahnede anlatılan hikâyeler değildir.
Aynı zamanda hayatın ta kendisidir.
Bazen bir annenin acısı, bazen bir göçmenin çaresizliği, bazen de bir çocuğun suskun sevinci anlatılır.
Ve siz, izleyici olarak yalnızca izlemez, yaşarsınız.

Bir oyuncu olarak her karakterin içinde farklı bir insanlık haliyle tanıştım. Öfke, korku, umut, yas… Tüm bu duyguları bedende taşımak, seyirciye yansıtmak ve onların gözünde yankısını görmek… İşte bu tiyatronun eşsiz gücü.

Yaratıcı drama ise tiyatronun eğitsel hali. Çocuklarla, gençlerle, yetişkinlerle çalışırken fark ettim ki; doğaçlama yoluyla öğrenmek, bireyin potansiyelini en doğal şekilde ortaya çıkarıyor.
Bir çocuk, bir ağacı oynarken doğayı anlamaya başlıyor. Bir genç, farklı rolleri canlandırırken empati kurmayı öğreniyor.
Drama atölyelerinde en sık duyduğum cümlelerden biri şu oluyor:
“Ben bu yönümü hiç fark etmemiştim.”

İşte yaratıcı drama, bireye aynayı uzatıyor. Yargılamadan, zorlama olmadan…
Çünkü bu alan, “hata yapma özgürlüğünü” kutsal sayıyor. Düşmek serbest, kalkmak serbest… Deneyim serbest.

Yaratıcı drama ve tiyatro birleştirici güçtür. Her yaş grubunda, her toplumsal kesimde ortak bir dil oluşturur: Hikâye anlatıcılığı.
Ben de bu anlatının bir parçası olarak, yıllardır sahnede ve sınıfta farklı hikâyelere ses oldum. Eğitim verdiğim gruplarda gördüğüm değişim, bana şunu öğretti:
Sanatla temas eden her birey, daha duyarlı, daha farkında, daha “canlı” bir insana dönüşüyor.

Bazen sahneye ilk kez çıkan biri, aslında hayatında ilk kez kendini ifade ediyordur.
Bazen bir karakterin acısını oynayan genç, kendi içindeki kırıkları onarıyordur.
Ve bazen sadece izleyici olan biri bile, tek bir replikle hayatını sorgulamaya başlıyordur.

İşte tiyatronun ve yaratıcı dramanın asıl mucizesi budur.
Sahneye adım atan herkes, biraz daha insan olur.
Ve bu yolculukta hem anlatan hem dinleyen olmak, hayatın kendisini yeniden öğrenmektir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!