Yusuf Mehmet Suayi
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Herkes Kaybetti

Herkes Kaybetti

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Stefan Zweig’in “Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu” eseri, edebiyat tarihinde tek taraflı aşkın en güçlü anlatılarından biri olarak öne çıkar. İlk sayfalarda insan, merakla takip eder. Çocukça bir duygunun naifliği gibi gelir; masum, saf ve heyecanlı. Ancak sayfalar ilerledikçe bunun yalnızca küçük bir gönül çarpıntısı değil, hayatı tüketen bir tutku olduğunu görürsünüz. Okur, kadının kaleminden dökülen cümlelerle adım adım büyüyen bu sevdaya şahit olurken, kendi içinde de dalgalanmalar yaşar: Bir yandan acıma, bir yandan öfke, bir yandan da anlaşılmaz bir hayranlık.

Ben de okurken hislerimi şöyle dile getirmiştim:

“Bir yanım kadına ‘deli’ diyor, bir yanım ise hak veriyor. Takıntı haline getirmiş olması ve bunun aşk gibi görünmesi beni ayrıca hırçınlaştırıyor. Birlikte olsalar belki çok mutlu olacaklardı, belki de kadın bu kadar büyük bir aşka kapılmayacaktı. Kadın adama yenildi, adam bunun farkına bile varmadı. Sonunda bir çocuk, bir kadın ve bir aşk bitti. Herkes kaybetti.”

Zweig’in ustalığı, aslında bu çelişkiyi okurun kalbine işlemekte yatıyor. Çünkü kadının hikâyesinde yalnızca aşk yok; görünmezlik, sessizlik ve tüketilmiş bir ömür de var. Erkek, kadının varlığını hiçbir zaman tam anlamıyla fark etmiyor. Kadın ise varlığını, benliğini, gençliğini onun gölgesinde tüketiyor.

Okur olarak bazen kadına kızıyoruz: “Neden kendini bu kadar yok saydı? Neden bu kadar teslim oldu?” diye. Ama öte yandan kalbin en derin yerinde ona hak veriyoruz. Çünkü aşk, insanı bazen mantığın ötesine sürükler. Kimi zaman akıl tutulmasıdır, kimi zaman da insanın kendi benliğini kaybetme pahasına yaşadığı bir büyü.

“Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu”nu özel kılan da işte budur: Okuyan herkes kendinden bir şey bulur. Kimimiz geçmişte fark edilmeyen sevgilerimizi hatırlarız, kimimiz yarım kalmış bir ilişkinin sızısını. Kimimiz de bu kadar derin bağlanmanın ağırlığını hiç tatmamış olmanın burukluğunu hissederiz.

Zweig’in kalemi, yalnızca bir aşk hikâyesi anlatmaz; aynı zamanda insan ruhunun zaaflarını, kör noktalarını ve tutkunun yıkıcı gücünü ortaya koyar. Bu yüzden eserin sonunda tek bir cümle kalır zihnimizde:
Herkes kaybetti.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!