Samuel Beckett’in Godot’yu Beklerken adlı oyunu, tiyatro sahnesinin belki de en sessiz ama en çarpıcı çığlığıdır. Oyun boyunca neredeyse hiçbir şey olmaz ama aslında her şey olur. Didi ve Gogo’nun, gelmeyecek bir adamı inatla bekleyişi, hepimizin hayatta bir şekilde beklediği o belirsiz “kurtuluşu” temsil eder.
Godot; bazen bir iş, bazen bir sevgi, bazen bir çıkış yoludur. Gelmez. Ama biz yine de bekleriz.
Absürd tiyatronun başyapıtı sayılan bu eser, hem sahnede hem de seyircinin içinde büyük bir boşluk bırakır. Ama tam da o boşluk, bizi kendimizle yüzleştirir.
Çünkü bazen, en çok “hiçbir şey” anlatır bize her şeyi.