Bugün 29 Ekim.
Cumhuriyetimizin 102. yılını kutlarken, sadece geçmişi değil, geleceği de konuşmak zorundayız.
Çünkü Cumhuriyet, sadece bir yönetim biçimi değil; aklın, bilimin ve özgür düşüncenin kurduğu bir
medeniyet tasarımıdır.
Mustafa Kemal Atatürk, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” derken, aslında bir çağrıda
bulunuyordu:
“Bir ulusun bağımsızlığı, ancak bilimin ışığında kalıcı olur.”
Bugün, dünya yepyeni bir dönüşümün eşiğinde.
Yapay zekâ, biyoteknoloji, uzay araştırmaları ve kuantum hesaplama gibi alanlar artık yalnızca
laboratuvarların değil, küresel ekonomilerin ve diplomatik dengelerin de konusu.
Yani bilim artık sadece ilerlemenin değil, egemenliğin dili.
Bilimin Bayrağını Kim Taşıyacak?
Cumhuriyet’in ilk yıllarında açılan köy enstitüleri, üniversiteler, fabrikalar, rasathaneler…
Hepsi aynı hedefe odaklanmıştı: “Kendi kendine yeten, düşünen ve üreten bir Türkiye.”
Bugün ise hedef çok daha büyük. Artık bilgi üretmeyen toplumlar, sadece teknoloji ithal etmekle
kalmıyor, geleceği ithal ediyor.
Yani bir ülke, bilimde geri kaldığında sadece ekonomi değil; özgürlük, güvenlik ve kültür alanında da
geride kalıyor.
Dünyada bilim artık bir güç yarışının merkezinde.
Yapay zekâdan füzyon enerjisine, kuantumdan genom bilimine kadar her alanda yeni bir küresel
denge kuruluyor.
Türkiye bu tablonun neresinde olacak?
İşte 29 Ekim’de kendimize sormamız gereken en önemli soru bu.
Cumhuriyet’in Yeni İnkılabı: Bilim
Bugün artık devrim kelimesini sadece siyasetle değil, bilimle birlikte düşünmek gerekiyor.
Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında nasıl sanayi devrimi hedeflendiyse, bugün de dijital devrimde yer
almak bir milli meseledir.
Üniversitelerde temel bilimlere daha fazla yatırım,
Ar-Ge ekosisteminin özel sektörle bütünleşmesi,Genç araştırmacılara cesaret veren bir bilim kültürü…
İşte gerçek bağımsızlığın temelleri bunlardır.
Çünkü çağımızda ülkelerin sınırlarını tanklar değil, patentler belirliyor.
Bilimle Kurulan Cumhuriyet
Cumhuriyet, bir aydınlanma projesidir.
Bu topraklarda bir asır önce “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetiştirme hayaliyle yola çıkıldı.
Bugün bu hayali yeniden tanımlama zamanı.
Artık “fikri hür” olmanın anlamı, kendi verisine, kendi teknolojisine, kendi bilimine sahip olmaktır.
“İrfan” ise, sadece bilgi değil; bilgiyi insanlığın yararına dönüştürebilmektir.
Son Söz
Cumhuriyet, 102 yıl önce bilime ve akla güvenen insanların eseri olarak doğdu.
Bugün bu emaneti ileriye taşımak bizim elimizde.
Laboratuvarlarda, üniversitelerde, start-up ofislerinde, atölyelerde, gece lambasının altında çalışan
her bilim insanı, her öğrenci, her mühendis aslında Cumhuriyet’in devamını yazıyor.
Bu yüzden 29 Ekim sadece bir kutlama değil; bir hatırlatma:
Bilimi rehber edinen milletler asla esir olmaz.
