Stratejik Sürüklenmenin Anatomisi
Türkiye ekonomisinin, son yıllarda üretimden çok tüketime yönelen bir denge içinde bulunduğu kanaatindeyim. Bu eğilim, kısa vadede iç talebi canlı tutsa da uzun vadede sürdürülebilirlik açısından dikkatle yönetilmesi gereken bir sürece işaret ediyor.
Para ve maliye politikalarının tam uyum içinde yürütülmemesi durumunda, öngörülebilirlik azalabilir ve bu da yatırım ile tasarruf eğilimlerini olumsuz etkileyebilir. Enflasyonun kalıcılığı ise, yalnızca ekonomik göstergeleri değil, toplumsal dengeleri de zorlayabilir.
Bütçe disiplininin korunamaması, kamu borcunun artmasına ve mali yüklerin geleceğe taşınmasına neden olabilir. Dış borcun kısa vadeli yapısı, küresel gelişmeler karşısında kırılganlığı artırma potansiyeline sahiptir. Bu durum, kaynakların daha verimli ve üretken alanlara yönlendirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Öngörüm odur ki, çözüm ekonomik kurumlara duyulan güvenin güçlendirilmesinde yatmaktadır. Para politikası, saydamlık ve hesap verebilirlik ilkeleriyle yürütülmeli; mali disiplin, üretimi ve yatırımı destekleyecek biçimde tasarlanmalıdır. Eğitim, teknoloji ve enerji alanlarında uzun soluklu planlar geliştirilirse, ekonominin dayanıklılığı önemli ölçüde artacaktır.
Sonuç olarak, ekonominin yalnızca sayısal göstergelerle değil, toplumun güven duygusuyla da şekillendiği unutulmamalıdır. Güvenin güçlendiği bir ortamda rakamlar anlam kazanır; istikrar ve kalkınma ise doğal bir sonuç hâline gelir.
Bir ekmek alırken iki kez düşünür oldu insanımız. Marketlerde değişen etiketler sayesinde nefesler değişiyor, Paranın değeri azaldıkça geleceğe yönelik umutlar ve katıklar eksiliyor sofralardan. Çocuklar meyve isterken, babalar başlarını öne eğiyor; anneler, sessizce hesap yapıyor mutfakta. Her zamanki pazar torbası, artık yarım doluyor. Emekle kazanılan maaş, daha cebe girmeden eriyor. Bu yalnızca ekonomi değil; bir vicdan meselesi artık. Çünkü enflasyon sadece fiyatları değil, insanın onurunu da yakıyor. Ve bu ülkenin yorgun yürekleri, sessizce bir şey söylüyor: “Artık yeter, biz sadece yeniden refah istiyoruz.”
