Suat Elibüyük
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Orman Yangınları Ekonomiden Daha Önemli: Rant, Beton, Denetimsizlik

Orman Yangınları Ekonomiden Daha Önemli: Rant, Beton, Denetimsizlik

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Orman Yangınları Ekonomiden Daha Önemli: Rant, Beton, Denetimsizlik

Türkiye’nin Doğasını Tüketen Üçlü

Türkiye yanıyor…

Yalnızca ağaçları, kuşları, böcekleri değil, aynı zamanda geleceği, vicdanı ve aklı da yanıyor. Her yaz tekrar eden bu acı sahne, artık alışkanlık oldu. “Geçmiş olsun” mesajları, “yeterli önlemler alınacak” vaatleri havada uçuşuyor ama alevler durmuyor. Yangın büyüyor, Türkiye küçülüyor.

“Ekonomi önemli, büyüme önemli” deniyor. Evet, önemli. Ama o büyümenin, o kalkınmanın, o para kazanmanın anlamı var mı doğan yanarken? Doğayı kaybeden ülke, geleceğini kaybeder. Ekonomi masalı anlatanlara soruyorum: Bir ülkenin gerçek serveti nedir? Altın mı? Döviz mi? Yoksa toprağı, havası, suyu ve ormanları mı?

Rant

Yangınların ilk ve en büyük suçlusu. Ormanların “beton cenneti”ne dönüştürülmesi, milyonluk imar planları, “turizm yatırımı” adı altında peşkeş çekilen yeşil alanlar. Rant kapısı o kadar büyük ki, gözleri kör etmiş. “Beton dikeceğim” diye ormanı yakıyor, sonra da “bizim de hakkımız” diye hesap yapıyorlar.

Biliyor musunuz? Yangınların en yoğun çıktığı bölgeler, aynı zamanda rantın en çok döndüğü bölgeler. Doğa katlediliyor, yerleşim yerleri genişliyor, imar planları hızla değişiyor. Bu değişiklikler bir mucize değil; yıllardır planlı, programlı bir yağma operasyonu.

Beton…

Bir taraftan ormanlar yakılırken, diğer yandan şehirler betona boğuluyor. Betonun sıcağı doğayı kurutuyor, yangınların hızla yayılmasına yol açıyor. Çünkü toprak, ağaç kökleri, yeşil alanlar su tutar, yangını yavaşlatır. Betona dönen toprak ise kurur, çatlar, alevlere adeta davetiye çıkarır.

Betonun salt fiziksel tahribatı değil, psikolojik tahribatı da var. İnsanlar yeşil alanları yok oldukça ruhları da kuruyor. Oysa şehirde nefes alacak en küçük bir park, en küçük bir ağaç bile insanı yaşatır.

Denetimsizlik…

Belki de en büyük felaket denetimsizliktir. Orman yangınlarının çoğu ihmal ve ihmalkarlık sonucu çıkar. Ama denetim mekanizmaları ya çalışmıyor ya da çalıştırılmıyor. İhale alanlar, imar planlarını değiştirenler, rantı büyütenler kimse, onları durduracak kurumlar etkisiz bırakılmış.

İtfaiyeciler, orman işçileri, gönüllüler gece gündüz çalışıyor ama asıl yangını çıkaranları kim durduracak? Neden her yıl aynı yerlerde aynı sebeplerle yangın çıkıyor? Bu soruların cevabı siyasetin elinde. Ama maalesef hep günü kurtarma derdinde.

Yangınları önlemek için yeterince kaynak ayrılmıyor. İtfaiye uçakları zamanında kiralanmıyor. Eğitim ve bilinçlendirme eksik.

Ve sonuç? Binlerce hektar orman yok oluyor. Yaban hayatı telef oluyor. Köylü, çiftçi, turizmci zarar görüyor. Ekonomi zarar görüyor. Ama hiç kimse hesap vermiyor.

Türkiye’nin gerçek zenginliği doğasıdır. Toprağıdır. Eğer doğayı kaybedersek, ekonomik büyüme yalan olur. Çünkü doğa olmadan yaşam olmaz. Para kazanırsın ama nefes alamazsın.

Şimdi soruyorum;

Bu üçlüyle mücadele etmek kimlerin görevi?

Rantı engellemek, betonu sınırlamak, denetimi güçlendirmek neden yapılmıyor?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!