İhracat, Türkiye ekonomisinin en güçlü kaslarından biri olmak zorunda. Ancak bu kası güçlendirmek için devreye alınan birçok hibe ve teşvik mekanizması, ne yazık ki uygulamadaki yanlışlıklar nedeniyle tam kapasiteyle çalışmıyor. Peki nerede hata yapıyoruz?
1. Destek Var, Danışmanlık Yok
KOSGEB, Ticaret Bakanlığı ve kalkınma ajansları tarafından sunulan teşvikler kâğıt üzerinde çok cazip. Ancak bir KOBİ’nin bu desteklere ulaşabilmesi için adeta profesyonel bir hukuk ve mali müşavirlik ordusuna ihtiyacı var. Bürokratik dil, süreçlerin karmaşıklığı ve belge yükü; teşvikten çok caydırıcı bir unsur haline geliyor.
2. İhracatçının Gerçek İhtiyacı Görmezden Geliniyor
Teşvik programlarının çoğu, masa başında hazırlanıyor. Saha tecrübesi olan ihracatçılara danışılmadan geliştirilen bu destekler, uygulamada gerçek ihtiyaçları karşılamaktan uzak kalıyor. Örneğin, yurtdışı fuar teşvikleri güzel ama o fuara gidecek yol parası bile olmayan bir KOBİ için “%50’sini geri alacaksın” demek, çözüm olmuyor.
3. Kopyala-Yapıştır Proje Dosyaları
Teşvik alan firmaların bir kısmı, gerçek bir ihracat vizyonu yerine sırf teşvik alabilmek için hazır projeleri kopyalayarak başvuru yapıyor. Bu da kaynakların etkisiz dağıtımına neden oluyor. Hibe alıp birkaç ay sonra faaliyetini sonlandıran veya ihracata hiç geçemeyen firmalar bunun en çarpıcı örneği.
4. Teşvik Rantı: Bir Ekosistem Hatası
Teşvik sisteminin çevresinde zamanla bir “hibe danışmanlığı sektörü” oluştu. İşini iyi yapan uzmanlar elbette var, ama bazıları yalnızca hibe kapmak üzerine sistematik başvurularla kamu kaynaklarını boş yere kullanmakta. Bu durum hem devlet bütçesine hem de gerçek üreticilere zarar veriyor.
5. Denetim Zayıf, Etki Ölçümü Yok
Hibeler dağıtılıyor ama sonra ne oluyor? Ne ihracat rakamları ne de firma sürdürülebilirliği düzenli olarak takip edilmiyor. Gerçekten kim ihracat yaptı? Kim teşviki doğru kullandı? Bu soruların yanıtı kamu kayıtlarında şeffaf ve ölçülebilir değil.
🛠 Ne Yapılmalı?
Daha yalın başvuru süreçleri geliştirilmeli. Dijitalleşme burada anahtar rol oynayabilir.
Sektörel bazlı, ihtiyaca özel teşvikler tasarlanmalı.
Başvuru sonrası performans izleme zorunlu hale getirilmeli.
Danışmanlık sistemi değil, mentorluk modeli desteklenmeli: Gerçek ihracatçılar, yeni başlayanlara rehber olmalı.
Başvuru değil, başarı odaklı puanlama sistemi geliştirilmeli.
Unutulmamalı ki, destek vermek tek başına çözüm değildir. Asıl mesele, doğru kişiye, doğru zamanda, doğru destekle ulaşabilmektir. Türkiye ihracatla büyüyecekse, hibe ve teşvik politikalarında da büyümeye yakışır bir akıl ve adalet düzeni kurulmalıdır.