Dış Ticaretin Kayıp Stratejisi
Türkiye dış ticarette son yıllarda ilginç bir tablo çiziyor: Tüm pazarlara açılma arzusu yüksek, temas kurulan ülke sayısı artıyor, fuarlarda, iş forumlarında, ikili görüşmelerde ülke bayrağımız her yerde. Ancak iş derinlikli ve sürdürülebilir ticaret ilişkilerine geldiğinde tablo değişiyor. Türkiye adeta herkesle konuşuyor ama kimseyle sağlam bir ortaklık kuramıyor.
Bir bakıyoruz Afrika açılımı var, sonra Asya-Pasifik ülkeleriyle STA hazırlığı, ardından Orta Asya ile yatırım zirveleri… Ama bu ülkelerle olan dış ticaret dengemize baktığımızda, istikrarlı bir ihracat artışı veya uzun vadeli iş birliği modelleri yerine dönemsel ve yüzeysel ilişkiler görüyoruz.
Yanaşmak Var, Yaklaşmak Yok:
Türkiye, dış ticaretinde çoğu zaman pazara girmek ile pazarda tutunmayı karıştırıyor. Yeni ülkelere mal satmak önemli, ama asıl mesele bu pazarlarda kalıcı bir yer edinmek, markalaşmak ve katma değerli ürünlerle var olabilmek. Ne yazık ki bu konuda hâlâ yolun başındayız. İhracat kalemlerimiz ağırlıklı olarak düşük ve orta teknoloji ürünlerden oluşuyor; bu da rekabet gücümüzü zayıflatıyor.
Ayrıca ticaret diplomasisi alanında da stratejik derinlik eksik. Ülkelerle ticaret hacmini büyütmek için siyasi uyum, hukuki güvence ve finansal iş birliği gerekiyor. Ancak biz, çoğu zaman sadece ürün gönderip sipariş bekleyen pasif bir ülke konumundayız. Oysa bugün artık mal satmanın ötesine geçip, ortak üretim ve yatırım modelleri geliştirmek gerekiyor.
Belirsizlik Güven Sarsıyor:
Son dönemde uygulanan ekonomi politikalarının sürekli değişmesi, dış ticaretteki en büyük sorunu yaratıyor: Güvensizlik. Döviz kurları, gümrük politikaları, teşvikler, vergi düzenlemeleri sık sık değişiyor. Yabancı alıcı ve yatırımcı için bu bir risk demek. Türkiye’nin fiyat avantajı kısa vadede cazip olsa da, orta ve uzun vadede güven eksikliği iş hacmini sınırlıyor.
Çözüm Ne?
Hedef pazar bazlı uzun vadeli strateji şart. Her yıl başka bir ülkeye yönelmek değil, belirlenen pazarlarda 5-10 yıllık kalıcılık hedeflenmeli.
Katma değeri yüksek ürün ihracatı için üretim teşvikleri ve teknoloji yatırımları desteklenmeli.
Ticaret diplomasisi profesyonelleştirilmeli. Sadece siyasi ilişkiler değil, lojistik, gümrük, finans ve hukuk alanlarında da karşılıklı güven artırılmalı.
Yabancı yatırımcıyı dinlemek, anlamak ve sistematik çözümler sunmak artık bir tercih değil, zorunluluk.
Türkiye, dış ticarette gerçekten büyümek istiyorsa; yanaşma stratejilerinden yakınlaşma ve ortaklık kurma becerisine geçmelidir. Aksi takdirde, çok pazara açılan ama hiçbirinde kök salamayan bir ülke olmaya devam ederiz.