Suat Elibüyük
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Cumhuriyet ve Ekonomisi: Bağımsızlık Yolu

Cumhuriyet ve Ekonomisi: Bağımsızlık Yolu

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye Cumhuriyeti, 100 yılı aşkın süredir sadece bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda ekonomik bir kurtuluş projesi olarak da tarihe damgasını vurdu. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında atılan adımlar, sadece siyasi bağımsızlığı garantilemekle kalmadı; ekonomik özgürlüğün temellerini de attı.

Ekonomik Kurtuluşun İlk Adımları

1923’te Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Türkiye, savaşların yıkıntısı ve ağır borç yükü altında yeni bir başlangıç yapmak zorundaydı. Osmanlı’dan devralınan ekonomi, tarıma dayalı, sanayisi zayıf ve dışa bağımlı bir yapıya sahipti. İşte bu tablo, Cumhuriyet’in ekonomik felsefesini şekillendirdi: “Kendi toprağında üretmek, kendi gücüne dayanmak.”

O dönemde devlet öncülüğünde başlatılan sanayileşme hamleleri, bugün hâlâ hatırlanan ve değer verilen adımlardı. Sümerbank, Etibank gibi kurumlar, üretim altyapısını güçlendirdi ve aynı zamanda istihdam sağladı. Tekstil, gıda, madencilik ve makine sektörlerinde kurulan fabrikalar, sadece fabrikalar değildi; bir ulusun yeniden ayağa kalkışının simgesiydi.

Tarım ve Sanayi: Milli Bilinç

Cumhuriyet’in ekonomisi, sadece sanayi yatırımlarına dayanmadı. Türkiye nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturan köylüyü ve tarımı da kapsayan bir yaklaşım izlendi. Tarım modernizasyonu, kooperatifler, sulama projeleri ve tohum ıslah çalışmalarıyla desteklendi. Amaç sadece üretimi artırmak değil, ulusal ekonomiyi güçlendirmek ve köylüyü kalkındırmaktı. Bu anlayış, bugün bile toplumsal kalkınmanın en kritik ilkelerinden biri olarak kabul ediliyor.

Devletçilik ve Toplumsal Refah

Cumhuriyet ekonomisinin temelinde, bireysel zenginlikten ziyade toplumsal refah anlayışı vardır. Devlet, ekonomiyi düzenleyen, kalkınmayı yönlendiren ve kaynakları adil biçimde dağıtan bir aktör olmuştur. Bu model, ekonomik krizler ve dış borçlar karşısında Türkiye’nin dayanıklılığını artırmış, üretim kapasitesini artırarak ulusal bir güvence sağlamıştır.

Atatürk’ün ifadesiyle, “Yabancılardan mal almak kolaydır, zor olan kendi toprağında üretmektir.” İşte bu söz, Cumhuriyet’in ekonomi vizyonunu özetler: üretim, bağımsızlığın ön koşuludur.

Cumhuriyet’in Ekonomik Mirası ve Günümüz

Bugün, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına yaklaşırken, Türkiye ekonomisi geçmiş mirasıyla modern dünyanın gerekliliklerini harmanlamak zorundadır. Küresel rekabet, dijital dönüşüm, yeşil ekonomi ve sürdürülebilir üretim artık ekonomik gündemin öncelikleri. Ancak temel ilke değişmemelidir: bağımsızlık, üretim ve kendi kaynaklarını yönetebilme gücünde saklıdır.

Genç girişimciler, sanayiciler ve tarım üreticileri, Cumhuriyet’in ruhunu modern ekonomiye taşımakla yükümlüdür. Yüksek teknoloji yatırımları, start-up ekosistemi, AR-GE ve inovasyon, bu ruhun günümüz karşılığıdır. Küresel piyasalarda rekabet edebilmek, ucuz mal satmak değil; kaliteli, katma değerli ve sürdürülebilir üretimle mümkündür.

Cumhuriyet Ekonomisi Bir Yaşam Felsefesi

Cumhuriyet’in ekonomisi, bir politik tercih değil; bir yaşam felsefesidir. O, üretimden bilime, tarımdan sanayiye kadar toplumsal kalkınmayı hedefleyen bütüncül bir anlayıştır. Cumhuriyet, özgürlüğün, emeğin ve bilimin ekonomideki tezahürüdür.

Bugün bizlere düşen görev, bu mirası korumak ve çağın gerekleriyle harmanlamaktır. Kendi üretimini yapabilen, kendi kaynaklarını yönetebilen ve bilgiye dayalı bir ekonomi anlayışı, Cumhuriyet’in ruhunu gelecek kuşaklara taşımak demektir. Çünkü Cumhuriyet, geçmişin değil, geleceğin de en güçlü ekonomik manifestosudur.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!