Türkiye’nin dış ticaret rakamlarının yüzeyinde gezindiğimizde çoğu zaman ihracat artışı, yeni pazar arayışları veya kur etkisi gibi başlıklarla oyalanıyoruz. Oysa fotoğrafın gerçek netliğini gösteren esas gösterge, dış ticaret haddi… Ve maalesef bu tablo uzun zamandır Türkiye lehine konuşmuyor.
Dış ticaret haddi, kısaca ihracatın değerinin ithalatın değerine oranı demektir. Bir ülke, daha fazla emek harcayarak ürettiği malları düşük fiyata ihraç ediyor, buna karşılık yüksek fiyatlı ithal ürünlere bağımlı kalıyorsa; bu ülkenin refahı, sanayi gücü ve rekabet kapasitesi geriye gider. Türkiye’nin bugün yaşadığı tam olarak budur.
Türkiye’nin Dış Ticaret Gerilemesinin Asıl Nedeni: Sanayinin Teknoloji Profili
Uzun yıllardır ihracatımızın omurgasını düşük ve orta düşük teknoloji ürünler oluşturuyor. Tekstil, konfeksiyon, plastik ürünler, kablo, otomotiv yan sanayi ve metal işleme gibi alanlar, elbette ekonominin önemli bir parçası; ancak bunlar küresel rekabetin en acımasız olduğu, fiyat baskısının en yoğun hissedildiği sektörler.
Buna karşılık Türkiye; elektronik, biyoteknoloji, tıbbi cihazlar, ileri malzemeler, savunma ekipmanlarının alt bileşenleri, çip teknolojisi, robotik ve yapay zeka tabanlı üretim gibi yüksek katma değerli alanlara yeterince hızlı geçemiyor.
Sonuç mu?
İhracat birim fiyatı düşük kalıyor.
İthalat ise yüksek teknoloji nedeniyle pahalı geliyor.
Dış ticaret haddi sürekli aleyhimize dönüyor.
Ülkenin ürettiği değer ile tükettiği teknoloji arasındaki makas açılıyor.
Bugün ihracatımız artıyor gibi görünse de aslında daha çok çalışıp daha az kazanılan bir döngüye sıkışmış durumdayız.
Sanayi Yapısını Değiştirmeden Türkiye’nin Dış Ticareti Düzelmez
Türkiye'nin asıl gündemi şunlar olmalıdır:
1. Düşük Teknoloji Kısır Döngüsünden Çıkmak
Ucuz iş gücüyle rekabet dönemi bitmiştir. Artık dünya fiyat değil; tasarım, teknoloji, kalite ve sürdürülebilirlik yarışındadır.
2. Üretim Ekosistemini Yeniden Tasarlamak
Sanayi tesisleri, organize sanayi bölgeleri, kümelenmeler, Ar-Ge merkezleri ve üniversite-sanayi iş birlikleri yeni bir model ile güncellenmelidir.
3. Şirketlerin Teknoloji Aşılama Programı
KOBİ’lere sadece kredi değil;
dijital dönüşüm desteği,
teknoloji danışmanlığı,
Ar-Ge hibeleri sunulmalı; firmalar düşük teknolojiden orta-yüksek teknolojiye geçirilmeli.
4. İthalata Bağımlı Üretimden Kurtulmak
İhracat artıyor ama üretim için ithalat daha hızlı artıyorsa, bu model sürdürülebilir değildir. Temel ara malı üretimi stratejik öncelik olmalıdır.
Türkiye’nin Gerçek Sınavı: Daha Çok İhracat Değil, Daha Akıllı İhracat
Türkiye’nin ihtiyacı ihracat miktarını artırmak değil; ihracatın değerini yükseltmek.
Bugün kilogramı 1,5 dolar olan ihracatın yapısı değişmeden, dış ticaret haddinin aleyhe dönmesi kaçınılmazdır.
Mesele, “ne kadar sattık?” değil artık.
Gerçek soru şu:
Ne satıyoruz? Ne üretiyoruz? Bu üretim geleceğin ekonomisinde bize nasıl bir yer açıyor?
Türkiye, sanayi yapılanmasını yüksek teknoloji eksenine kaydırmadıkça dış ticaret haddi düzelmez; refah da artmaz. Bugün bu tabloyu cesaretle okumak, yarının üretim stratejisini ona göre kurmak zorundayız.