Ve sonunda herkesin ellerinde şortu, mayosu ve havlusu ile merakla beklediği; kendilerini deniz, kum ve Güneş’e bırakacakları dört mevsimden yaz olanına girdik. Kavrulan güneşin altında yanan insanların kendilerini denizin serin sularına bıraktığı zaman gelen o ferahlık; beklenen gün gelecekse, çekilen çile kutsaldır deyişini akıllara getiriyor. Yaz mevsimini bunun dışında bizler için önemli kılan bir diğer güzel tarafı ise “Transfer Dönemi”.
Yaz ayları yalnızca tatil sezonunu değil, futbol camiasında da hareketli bir dönemi simgeliyor; Transfer dönemi. Bir yanda bavulunu hazırlayıp tatil kasabalarına gidenler, diğer yanda bavulunu stadyuma götüren oyuncular… Herkesin bir yola çıkışı var ama bu yolun sonunda kimileri hayal kırıklığına, kimileri ise kariyerinin zirvesine ulaşıyor.
Transfer dönemi, kulüplerin satranç tahtasına hamlelerini koyduğu, teknik direktörlerin hayal ettikleri oyunu kurabilmek adına kadrolarını yeniden şekillendirdikleri bir zaman dilimi. Taraftarlar içinse adeta bir heyecan fırtınası. Kim gelir, kim gider? Hangi yıldız formayı giyer, kim yabancı kontenjanına takılır?
Bir çok futbol sevdalısının zamanında oynadığı menajerlik oyunlarında bile, yaz transfer dönemi iple çekilir. Sene sonunda sözleşmesi bitecek oyuncular kendi takımları ile sözleşme konusunda anlaşamazlarsa Ocak ayından itibaren diğer takımlar ile görüşme hakkına sahiptir. Öncelikle kadrodaki eksik ve ihtiyaç listesi belirlenir, sözleşmesi bitecek oyuncular ile transfer görüşmesi yapılır daha sonra onlardan sonuç alınmazsa takımlara bonservis önerilip oyuncu transferleri yapılır.
Oyunlarda bazı düşünceler ve hareketler basit olsa da, iş gerçek dünyaya geldiği zaman insan faktörü her zaman başrolde oluyor. Ülkemizde ne yazık ki yıllarca farklı sportif direktör denemeleri, scout şefleri ve farklı departmanlar ile hep bir transfer ağı kurulmak istense de menajerler ve onların reklamını yapan bazı muhabirlerden dolayı kendi oyuncularını ülkemize kolayca getirebiliyorlar. Alınan başarısız sonuçlarda önce sportif direktörler sonra teknik direktörler görevlerinden alınıyor.
Yapılan plansız transferler, günü kurtarmak için anlaşmalı olduğun menajerler ile transfer edilen oyuncular ve oyun planına uymayan transferler. Tabi ki bu transferler doğal olarak Euro ile yapılıyor. Şöyle gelir tablosuna baktığımız zaman;
- Son şampiyon Galatasaray’ın yayın geliri 17 Milyon $.
- Premier Lig’de ligden düşen takımın yayın geliri ise 109 Milyon £.
Diğer her türlü gelirimizin Türk Lirası üzerine olduğunu düşünürsek; forma satışları, bilet fiyatları vb. gibi etkinlikler. Takımlarımız transferlere bu kadar yüksek meblağ ödemeleri borçları her dönem bir üst seviyeye çıkarmakta. Bu durum nereye kadar gidecek bilinmez ama kulüplerimiz Avrupa’da başarılı olamadıkları sürece gelir sürekli eksi yazacak.
Bugün oynanacak olan Avrupa müsabakalarında temsilcilerimiz, Beşiktaş ve Başakşehir’e başarılar dileriz. Vurdukları gol olsun yedikleri ofsayt olsun. İki takımımızın da turu geçmesi ülke puanı için çok önemli.
Menajerlik ve transfer üzerine konuştuğumuzu düşünerek sizlere izlemesi keyifli bir film önerisi bırakıyorum. Amerikan Futbolu üzerine yapılmış “Draft Day” 2014 yapımı güzel bir film, izlemenizi tavsiye ederim.