Zaman zaman ülkemizde, Türkçe ve Kürtçe üzerinden tartışmalar alevlenir. Öyle bir atmosfer yaratılmak istenir ki, sanki Türkçenin resmî dil olması birilerini incitiyormuş gibi… Oysa bu milletin sağduyusu, bu oyunları çoktan çözmüştür. Bu tür tartışmalar ne halkın gerçek talebidir, ne de samimi bir arayıştır. Bilakis, bunlar ümmetin kalbine şüphe tohumları ekmeye çalışanların, fitne arayanların oyunudur.
Çünkü biliriz ki, ümmeti bölmenin en kolay yolu kelimeleri birbirine düşürmektir. Aynı kıbleye yönelen, aynı ezanla uyanan kardeşleri, diller üzerinden birbirinden uzaklaştırmak… Bu, tarih boyunca emperyal güçlerin en eski oyunudur. Ama biz, kelimeyle yoğrulmuş bir milletiz. Allah’ın “Ol!” emriyle varlık kazanan bir dünyada, kelime mukaddestir. Kelimeyi kılıç değil, dua gibi kullanan bir medeniyetin mirasçılarıyız. Bizim kelimelerimiz yaraları sarmak içindir.
Büyük şair Fuzûlî ne güzel söylemiş:
“Karıncayı bile incitmem deme;
Bil ki ‘’bile’’den incinir karınca.”
Bu söz sadece zarafet meselesi değildir; bir iman meselesidir. Çünkü karıncayı incitmekten sakınan kalp, ümmetin kardeşini de incitmez. İşte bu yüzden dilimizi değil, niyetimizi korumalıyız. Zira dilin inceliği, kalbin temizliğinden doğar.
Bugün kim Türkçe’ye düşmanlık ediyorsa, aslında Türkçe’ye değil, birliğe düşmanlık ediyor. Kim Kürtçe’ye tahammül edemiyorsa, o da kardeşliğe düşmanlık ediyor. Kim “Arap” diyerek Peygamber Efendimiz’i küçümsemeye kalkıyorsa, kim bir milliyeti dilinden, renginden veya kültüründen ötürü beğenmiyorsa, işte onlar fitnenin taşıyıcılarıdır. Kalplerimizi temiz tutarsak, hiçbir kelime fitneye dönüşmez.
Kur’an’ın dili Arapçadır; ama mesajı tüm insanlığa hitap eder. O mesajda üstünlük, dilde değil, takvada saklıdır. Bir mümin, bu hakikati idrak ettiğinde, kardeşini diliyle değil, kalbiyle tanır. Ne Türkçe bizi yüceltir, ne Kürtçe küçültür; bizi yücelten birliğimiz ve imanımızdır.
Bugün birileri, bu kardeşliği dil üzerinden çatlatmak istiyor. Sosyal medyada kışkırtıcı cümleler, sahte hesaplar, provoke edilmiş tartışmalar…
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sık sık hatırlatır: Türk, Kürt ve Arap halkları tarih boyunca omuz omuza yürümüş, birlikte zaferler kazanmış ve coğrafyanın huzurunu, barışını birlikte sağlamıştır. Bu birlik, sadece sınırlarla ölçülemez; kalplerde, inançta ve kardeşlikte kök salmış kutsal bir bağdır. Geçmişte olduğu gibi bugün de, birbirimize sımsıkı sarıldığımızda, ümmetin gücü tüm fitnelere karşı sarsılmaz bir kalkan olur.
Rabbimiz Kur’an’da buyurur:
“Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık ki birbirinizi tanıyasınız.” Hucurat 13
Yani farklılıklarımız, ayrışmamız için değil; tanışmamız için vardır. Türk, Kürt, Arap… Hepsi ümmetin renkleridir. Türkçe, bu toprakların ortak sesidir. Kürtçe, bu toprakların vicdanıdır. Arapça, Kur’an’ın nurudur. Hepsi bir araya geldiğinde, bu topraklar ümmetin kalbi olur.
Fitne ateşi dille başlar, ama imanla söner. Kalpleri birbirine mühürleyen iman, hiçbir nifakın kurutamayacağı bir rahmettir. Birliğimizi dilde değil, duada, secdede, kalpte arayalım. Çünkü kalbini Allah’a teslim etmiş bir ümmetin diline kimse zincir vuramaz.
Biz, farklı dillerde aynı “Amin”i söyleyen kardeşleriz. Ve o “Amin”, tüm fitneleri susturacak kadar gür bir sestir. Rabbim bizi dilde değil, gönülde bir eylesin.
Amin.
