“Nerede bir mazlum varsa, orada Türkiye vardır. Çünkü bu millet, tarihi boyunca yalnız kendisi için değil, tüm insanlık için yaşadı.”
Son 10 yılda dünya, yeniden şekillenen güç dengelerine şahit olurken, Türkiye yalnızca bölgesel bir aktör değil; vicdanı, irfanı ve iradesiyle küresel bir denge unsuru haline geldi. Birileri hâlâ “Türkiye’nin ne işi var orada?” diye sorarken, biz biliyoruz ki; Türk askeri bir petrol kuyusunun değil, bir yetim yüreğin başında nöbettedir. Çünkü biz oraya menfaatle değil, merhametle gidiyoruz. İbn Haldun’un dediği gibi, “coğrafya kaderdir.” Ama Türkiye için kader, sadece yaşamak değil; yaşatmak, ayağa kaldırmak, siper olmaktır.
“Kimseye yük olmadık, herkesin yükünü omuzladık.
Mazlumun duası, bizim istihbarat rehberimizdir.”
Türkiye’nin dış politika yaklaşımı son yıllarda “gönül coğrafyası” kavramı üzerine inşa edildi. Bu kavram, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın birçok konuşmasında vurguladığı gibi sadece fiziki sınırlarla değil; kültürel, tarihî ve inanç bağlarıyla şekilleniyor.
• Suriye’de, 2016’dan bu yana düzenlenen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Pençe operasyonlarıyla sınır boyunca bir terör koridoru engellendi.
Libya’da, 2019 yılında imzalanan Deniz Yetki Alanları Mutabakatı ile Doğu Akdeniz’deki egemenlik hakları korundu.
Karabağ’da, Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği destekle 30 yıllık işgal son buldu.
Katar’da, 2017’deki ambargo krizinde Türkiye, askerî üs kurarak Körfez dengesini değiştirdi
. Somali’de, Mogadişu’da inşa edilen en büyük Türk Büyükelçiliği ve askeri eğitim üssü, Afrika’nın istikrarına katkı veriyor.
Bu başarılar, sadece sahada değil; masada da Türkiye’nin elini güçlendirdi. Bugün artık savaş tanklarla değil, anlatılarla yapılıyor. Türkiye bu yeni nesil “hibrit savaşlara” karşı bir İstihbarat-Medya-Güvenlik üçgeni kurdu. Bu yapı, hem içeride hem dışarıda, bilgi kirliliğiyle yapılan saldırılara karşı “gerçek veriye dayalı stratejik karşı hamleler” üretiyor. 2023 itibarıyla Türkiye, 27 ülkede 150’den fazla yabancı ajanı tespit edip etkisiz hale getirdi. Her operasyon bir şifre barındırır. Türkiye’nin yaptığı hamleler asla rastgele değildir:
Katar’daki üs, Körfez’deki olası darbelere karşı bir güvenlik kalkanıdır.
Somali’deki üs, Kızıldeniz’in kontrolü ve Afrika Boynuzu’nda Türkiye’nin hem askeri hem kültürel nüfuzunu artırmak içindir.
Azerbaycan’daki varlık, sadece Karabağ değil, Hazar enerji hattının güvenliğidir.
Suriye’nin kuzeyindeki kontrol, İsrail’in güney açılımına set çekmektir.
Libya’daki varlık, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin enerji geleceğini garanti altına almaktır.
Cumhuriyet tarihinin en uzun ve en kanlı terör dosyalarından biri olan PKK, artık tarihin çöp sepetine gitmek üzeredir. Türkiye, yalnızca güvenlik güçlerinin sahadaki kararlılığıyla değil, aynı zamanda diplomasi hamleleriyle bu örgütü fiziken ve fikren bitirmiştir. PKK artık bir örgüt değil; bir arşiv dosyasıdır. Tarih, bu dosyanın üzerine “Sonlandırıldı” mührünü Türkiye’nin iradesiyle vurmuştur. Sınırlarımız haritalarla çizilmiştir ama gönül coğrafyamız ezan sesinin ulaştığı her yerdir. Türkiye’nin sınır ötesi varlığı, sadece güvenlik değil; iman, tarih ve millet şuurudur. TİKA’nın bir yetimhane açtığı ülkede, MİT sükûnetle tehdit analizini yapıyor; Yunus Emre Enstitüsü gönüllere ulaşırken, Türk Hava Kuvvetleri sınırların ötesinde barış koridorları inşa ediyor. Devlet aklı, hamasete değil; derinliğe, bilgeliğe ve stratejiye yaslanıyor. Unutmayalım: Türkiye artık sadece kendi vatandaşları için değil; yüz milyonlarca mazlum için dua edilen, beklenen, örnek alınan bir ülkedir. Türk askeri oradaysa, orada umut vardır. Bu millet, tarihin her çağında bir meşale oldu. Şimdi ise çağın karanlık dehlizlerinde, yeniden insanlığa yol gösteriyor. Ne mutlu o yolda yürüyenlere.
Kalemin vardığı yer, milletin vicdanı olsun.
Ve o vicdan, kıyamete dek dimdik dursun.
Tebrik ediyorum