Günümüzde medya, hakikati yansıtmak yerine hafızaları şekillendiren bir araç haline geldi. Özellikle küresel medya devlerinin, Amerika ve Batı Avrupa merkezli ajansların Filistin haberlerindeki tutumu dikkat çekici. Filistin meselesi çoğunlukla “çatışma” ya da “gerilim” olarak paketlenirken, yaşananların gerçekte tek taraflı bir etnik temizlik ve siyonistlerın uyguladığı vahşice soykırım olduğu göz ardı ediliyor. Amerika merkezli büyük yayın organlarının, Ekim 2023–Haziran 2024 döneminde Gazze için “soykırım” ifadesini çok nadiren kullandığı (%2 civarı) raporlanmıştır. Aynı dönemde, İsrail’in “meşru müdafaa” hakkı vurguları ise yaklaşık %70- 75 oranında tekrarlanmıştır. Filistinli çocukların hayatını kaybettiği haberlerde kullanılan görsellerin oranı, Ukrayna savaşındaki çocuk ölümleri haberlerine kıyasla %80’in üzerinde daha azdır. Medya, artık sadece “ne oldu”yu değil, “nasıl hissetmelisin”i belirliyor.
Gazze’de yüzbinlerce sivil ölürken kullanılan ifadeler şunlar: Çatışmalar şiddetlendi ,İsrail saldırılara karşılık verdi,İnsani durum kötüleşiyor….Bu ifadeler, yaşanan trajediyi hafifleten, duygu ve empatiyi azaltan bir dil mühendisliğinin ürünüdür. Amaç, seyirciyi pasifleştirmek ve vicdanı aşındırmaktır. Bu durum yeni değil. 1994 Ruanda Soykırımı’nda Fransız medyası olayları “kabile anlaşmazlığı” olarak yumuşatırken; Bosna Srebrenitsa katliamı öncesi küresel medya “çatışma” terimini kullanarak soykırımı gizledi. 2003 Irak işgali sonrası sivil ölümler ise “yan etki” olarak tanımlanıp önemsenmedi.Filistin’de yaşananlar da bu tarihsel örneklerin devamı niteliğinde; ama bu kez hedefsadece bölge değil, küresel vicdan ve ahlaki dirençtir. 2008’den beri yürütülen “Hasbara” stratejisi, sadece halkla ilişkiler değil, kapsamlı bir psikolojik savaş planıdır:3.000’den fazla sosyal medya hesabı, yapay zekâ destekli içeriklerle yönetilmekte.
Dünyanın önde gelen üniversitelerinde medya öğrencilerine yönelik “İsrail’in haklılığı” temalı eğitim programları finanse edilmektedir. Kriz anlarında basın bültenleri tek merkezden, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) koordinasyonuyla dağıtılmaktadır. Bir halk ölürken dünya sessiz kalıyorsa, bunun en önemli nedeni medya ve sosyal medya platformlarının “Gazze” ile ilgili içerikleri görünmez kılmasıdır. Dijital bir perde çekilmekte, gerçekler ekranda görünse de kalplerde yer bulmamaktadır. Bir Filistinli çocuğun gülüşü, Washington’daki politik söylemlerden çok daha samimi…..Bu bir savaş değil. Bu, dünyaya sorulmuş bir sorudur. İnsan mıyız? Gördüğümüzde ne hissediyoruz? Yoksa artık hiçbir şey hissetmiyor muyuz? Gazze’de bugün olanlar, yarın başka yerlerde olabilir. Çünkü bir zulüm cezasız kaldıkça, diğerlerine ilham olur. Eğer Filistin için ses çıkarmazsak, aslında yalnız onları değil, kendi çocuklarımızın da geleceğini susturuyoruz. Ve bir gün bizden geriye sadece sessizliğimiz kalırsa, tarih bize değil, o sessizliğe tanıklık eden çocuklara sorar: “Siz sustunuz, biz öldük…Şimdi sıra kimde?”