Özlem Tunç
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Hayalden Gerçeğe Bilimsel Manifesto

Hayalden Gerçeğe Bilimsel Manifesto

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Çocukluğumdan beri en iyi yaptığım şeydir; en olumsuz anda bile olumlu düşünebilmek…
4-7 yaşlarım hastanelerde geçti.
Uzun süren rahatsızlık dönemim, karantina alanları, dört duvar arasında yalnızlık…
Elinde kalan tek şey hayal etmek, bir de çocukluğun verdiği o saf enerji ile…

O dönemlerde zihnimde kurduğum en büyük mutluluk bazen sadece dışarıda koşmak, bazen annemin sesini daha çok duymak, bazen de kendi yatağımda uyanmaktı. Çocuk aklımla bile şunu öğrendim: insanın elinden her şey alınabilir ama hayal gücü asla.
Belki de en zor zamanlarımda bana güç veren, işte bu küçük hayallerdi.

Ve o günlerden bugüne, birçok hayalim gerçekleşti.
Elbette gerçekleşmeyenler ya da hızlı tükenenler oldu. Onlara “bireysel başarısızlık” diyorum.
Ama geri dönüp baktığımda çoğunu başardığıma eminim.

Şimdi bu alışkanlığın güncel adı “manifesto.” 
Kısaca “önce zihninde tezahür ettir, sonra gerçekleşmesini izle.” Benim için en sade anlamı bu.

Fakat toplumsal olarak bu kavramı biraz yüzeysel ele alıyoruz.
Birinde gördüğünü “benim de olsun” diye istemek, ardından 777 – 888 – 9999 gibi sayı sıralamalarıyla beklemek… Sonra da “Ama neden olmuyor?” demek…
Olmaz tabii. Çünkü başkasının bahçesindeki çiçeğe bakıyorsun ama kendi toprağını sulamıyorsun.
Pencereden gördüğün ışığı istiyorsun ama kendi ocağını yakmıyorsun. Kendi yolunu açmadıkça da o güzellik sana gelmiyor. Üstelik bunun için bir çaban da yok.
Evrene sipariş verip kargoyu beklemek gibi bir şey değil bu.

Manifesto etmenin özünde aslında bilimsel bir süreç var: Biz buna “imajinasyon” (psikolojide kullanılan bilimsel bir terim; zihinsel canlandırma) diyoruz. Yani istediğinin tam ortasında, tüm detaylarıyla kendini hayal etmek. Bedenini, zihnini, ruhunu aynı noktada uyandırmak.

Bunu sporcularda çok net görürüz. Bir atlet koşu çizgisine çıkmadan önce yarışı kafasında onlarca kez koşar. Bir müzisyen sahneye çıkmadan önce parçayı zihninde çalar. Bir öğrenci sınava girmeden soruları çözdüğünü hayal eder. Çünkü beyin, hayali ile gerçeği ayırmaz; aynı bölgeleri aktive eder.
Buna nöroplastisite diyoruz; beynin değişme, yeni yollar kurma ve uyum sağlama gücü.

Dün bir tıp öğrencisinin anlatımına denk geldim, bilimsel açıdan öyle güzel açıklıyordu ki:



“Beyinde sık kullanılan sinir yolları güçlenirken, kullanılmayan yollar zamanla zayıflar. Kişi, olumlu düşünceleri tekrar tekrar zihninde canlandırdığında ve bu düşünceler gerçekleştiğinde nasıl tepki vereceğini hayal ettiğinde, beyinde yeni sinaptik bağlantılar (nöral ağlar) kurulur. Bu bağlantılar, zamanla otomatikleşir ve kişinin davranışlarını farkında olmadan şekillendirmeye başlar.
Prefrontal korteks bu süreçte planlama ve karar verme işlevlerini yürütür. Tekrarlanan olaylar alışkanlıkların, düşünce kalıplarının, sistematik davranışların ve motivasyonun yeniden düzenlenmesine katkı sağlar.
Hedefe ulaşıldığında ise dopaminerjik sistem devreye girer; dopamin salınımı artar. Bu, motivasyonu ve ödül hissini güçlendirir. Olumlu düşüncelerin pekişmesi kortizol seviyesini düşürür, stresi azaltır ve kişinin daha verimli çalışmasına yardımcı olur.”

Ne de güzel bilimsel dayanaklarını hızlıca sırlamış

Yani “manifesto” dediğimiz şey; soyut, sihirli, tesadüfi bir durum değil.
Senin zihninle başlayan, beyninle şekillenen, bedeninle desteklenen, çabanla pekişen bir süreçtir.

Ve aslında burada kritik soru şudur.
Bugün hayalini yaşamak için ne yaptın?
Kendine dönüp sormalısın Bir adım attın mı? yoksa hâlâ bekleme odasında mısın?
Eğer yanıtın sadece beklemekse, o hayalin gerçeğe dönüşme ihtimali çok düşüktür.


Manifesto sana armağan edilen bir mucize değil; seninle hayat arasındaki iş birliğidir.

O yüzden manifesto etmek istiyorsan; önce içini uyandırmalı, sonra yaşamını olasılıklara doğru yönlendirmelisin. Hayalinle adımın, niyetinle emeğin buluştuğunda; işte o zaman hayatının akışında tezahür eder.
Sen o yolu adım adım yürüdükçe, evren de sana eşlik eder.

Ve unutma lütfen!
Manifesto, tek başına dilek tutmak değil; seninle hayat arasındaki iş birliğidir.
Hayalin kadar cesursan, emeğin kadar inatçıysan, evrenin kapıları da işte o zaman açılır.
Aşk’la
Özlem Tunç

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!