10 Aralık… Bir gün belirlenmiş, Dünya İnsan Hakları Günü denmiş, boy boy afişler hazırlanmış, sosyal medyada hashtagler dolaşıyor. İnsanlık olarak yine bir günü “kutlamaya” odaklanmışız ama hakları yaşama geçirme konusunda ne kadar başarılıyız, işte asıl mesele bu.
İnsan hakları, herkesin insan olmasından doğan temel haklardır.
Birleşmiş Milletler’in 1948’de kabul ettiği Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi bunu şöyle özetler:
“Tüm insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdan sahibidirler ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla davranmalıdırlar.”
Yani hak, sadece kağıt üzerinde değil, yaşamda da eşit şekilde uygulanmalı.
Peki biz ne yapıyoruz? Afişleri astık, sosyal medyada kutladık, belki bir mesaj yazdık…
Ama dünya genelinde ve ülkemizde savaşlar, görev ihlalleri, ayrımcılık ve adaletsizlikler hâlâ sürüyor.
Savaşlarda siviller öldürülüyor, çocuklar açlığa terk ediliyor, masum insanlar yok sayılıyor. Görevde olanlar ise yetkilerini kötüye kullanıyor, adil yargılanma hakkını çiğniyor,
ifade özgürlüğünü kısıtlıyor. İş yerlerinde, kamu kurumlarında ve sokakta insanlar eşit haklara sahip değil. Hangi afiş, hangi sosyal medya paylaşımı bunu telafi edebilir ki?
İnsan hakları sadece bir gün değil, her gün hatırlanmalı ve yaşanmalı.
Peki konu sadece hak savunuculuğumu?
Hayır değil!
haklarımızı savunmak, başkalarının haklarını da korumak demektir.
Çocukların eğitim hakkı, yaşlıların sağlık hakkı, kadınların şiddetten korunma hakkı, göçmenlerin güvenlik hakkı… liste daha çok uzar da uzar
Bunların her biri günlük yaşamın içinde test ediliyor. Bir günlüğüne hatırlamak yetmez.
Belki de insan haklarını kutlamaktaki esas sorun, onları sadece sembolik bir eylemle sınırlı görmemiz. Afişler ve mesajlar kolay, ama hakların fiilen uygulanması zor.
10 Aralık, bize bunu hatırlatmalı
İnsan hakları gündelik hayatımızda, ilişkilerimizde, görevlerimizde ve adalet arayışımızda somutlaşmalı
Gerçek kutlama kağıtlar da yazılı metinlerden çok, kalbimizde ve günlük yaşamımız da kendini gösterir. Bugün, sadece hatırlamak için bir gün değil; insan olduğumuzu hissetmek, başkalarının haklarına saygı göstermek ve kendi yaşamımızda bu hakları adım adım yaşamak için bir fırsat.
Belki fark etmeden ihlal ettiğimiz haklarımızı sorgulamak, belki göz ardı ettiğimiz başkalarının haklarını görmek…
Bu hakları her gün savunmak, ihlallere karşı ses çıkarmak, eşitsizlikleri fark edip mücadele etmektir.
İşte gerçek kutlama, bu farkındalıkla başlar. Çünkü haklar, sözde değil, içtenlikle hissedildiğinde ve eylemlerimize yansıdığında anlam kazanır; her küçük seçimimiz, her duyduğumuz empati ve her gösterdiğimiz adalet, dünyayı biraz daha insan haline getirir.
AŞK’la
Özlem TUNÇ