Hiç düşündünüz mü? Sorgulamayan, araştırmayan, düşünmeyen ve sadece kabullenen bireylerin oluşturduğu bir toplumun geleceği nasıl olur? İşte tam da bu nedenle günümüzde bireylerin ve toplumların gelişmesi, sağlıklı kararlar alabilmesi için eleştirel düşünce hayati bir önem taşımaktadır.
Eleştirel düşünce; bilgiyi sorgulayan, analiz eden, mantıklı sonuçlar çıkaran ve ön yargılardan, tarafgirlik taassubundan, biat’tan arınmış bir şekilde nesnel ölçütler ile teyit eden bilişsel bir süreçtir. Toplumsal gelişim ve değişim açısından önemi ve etkisi tartışılmazdır. Gelişim ve değişimin temelini oluşturan bu yaklaşım, mevcut durumu sorgulamak, eksiklikleri ve yanlışlıkları görmek, ortaya çıkan problemler için doğru ve etkili çözümler üretmektir.
Eleştirel düşünce, bilgiyi olduğu gibi kabul etmeyen, onu mantıksal bir süzgeçten geçirdikten sonra tarafsız bir şekilde inceleyen ve bu şekilde doğru sonuçlara ulaşmayı mümkün kılmaktadır. Bu nedenle, eleştirel düşünme becerisine sahip bireylerden oluşan toplumlar, her konuya duygusal veya yüzeysel yaklaşmak yerine, bilgiyi farklı açılardan değerlendirmekte, sağlam kanıtlar ile temellendirmekte ve bu kanıtlara dayalı kararlar alarak doğru tercihler yapmaktadır. Yapılan doğru tercihler, bedel ödeme yerine ekonomiden siyasete, teknolojiden üretime, eğitimden istihdama kadar her alanda gelişim ve değişimin lokomotifi olmakta, toplumsal refahın yükselmesini sağlamaktadır. Bir toplumda eleştirel düşüncenin gelişmesi, toplumsal bilinci artırmakta, toplumsal sorunlar daha iyi anlaşılmakta, toplum duygusal veya sloganik söylemler ile değil, aklı ile hareket ederek sorunlara kalıcı ve etkili çözümlerin üretilmesine katkı sunmaktadır. Bu durum, demokratik değerlerin güçlenmesine, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin hız kazanmasına, bireylerin sosyal hayata daha etkin katılımına fırsat vermektedir. Çünkü eleştirel düşünce, demokratik bilinci geliştirerek bireylerin araştırmasını, sorgulamasını ve eleştirmesini sağlayarak demokratik süreçlere aktif katılımını mümkün kılmaktadır. Bu durum, özellikle hamasetle hareket eden siyasetçilerin söylemleri ve medya haberleri gibi kaynaklardan gelen bilgilerin sorgulanmasını, geliştirilen politikalar ile çıkarılan yasaların analiz edilerek doğruların desteklenmesini ve yanlışların önüne geçilmesini sağlayarak, demokrasinin ve demokratik kurumların hem oluşmasına hem de sağlıklı işlemesine katkıda bulunmaktadır.
Eleştirel düşünce, bilimsel merakı ve keşfetme isteğini besleyerek, bilimsel ilerlemeye ve bilginin üretime dönüşmesine de katkı sunarak sorgulama ve hipotez süreçlerini geliştirmektedir. Tarihte Galileo, Newton ve Einstein gibi bilim insanlarının ortaya koyduğu büyük keşifler, mevcut bilgiyi eleştirel bir gözle sorgulamaları sayesinde gerçekleşmiştir. Eğitimde kalitenin artmasını sağlayarak ezberci anlayıştan uzak, sorgulayıcı ve çözüm odaklı bireylerin yetiştirilmesini mümkün kılmaktadır. Bu şekilde toplumlar, bir taraftan milli ve manevi değerlerine bağlı, diğer taraftan ise yenilikçi ve üretken nesiller yetiştirerek ilerlemeye devam etmektedir. Eleştirel düşünce, bireylerin hak ve özgürlüklerini daha iyi anlamalarını, toplumdaki adaletsizlikleri ve eşitsizlikleri fark ederek sosyal değişime öncülük etmelerine katkı sunmaktadır. Tarihteki birçok toplumsal hareket, bireylerin haksızlık, adaletsizlik, yolsuzluk gibi gayri ahlaki uygulamaları sorgulaması ve onları fark ederek karşı çıkması ile başlamıştır. Unutulmamalıdır ki bazı şeyler inceldiği yerden koparken, zulüm kalınlaştığı yerden kopmaktadır ki tarih bunun örnekleri ile doludur. Eleştirel düşünceyi toplumsal kültüre dönüştürmek için eğitim sisteminde eleştirel düşünceyi teşvik eden müfredat programları uygulanmalıdır. Eğitim sisteminde öğrencilere sadece bilgi aktarmak yerine, onlara eleştirel düşünme becerileri kazandırılarak doğru düşünmeleri ve edindikleri bilgileri sağlam veriler ile destekleme yetenekleri geliştirilmelidir. Açık uçlu sorular, problem çözme odaklı ders içerikleri ve tartışma platformları gibi birçok yöntem bu sürece katkı sağlayacaktır.
Eleştirel düşünceyi geliştiren en önemli unsurlardan biri de bağımsız ve tarafsız haber kaynaklarıdır. Özellikle medya, farklı bakış açılarını yansıtarak bireylerin kendi analizlerini yapmalarını teşvik etmelidir. Bilimsel ve mantıklı düşünmeyi yaygınlaştırmak, yanıltıcı ve doğrulanmamış bilgilere karşı toplumu bilinçlendirmek, sahte haberler ve yanlış yönlendirmeler ile mücadele etmek, büyük önem taşımaktadır. Bununla birlikte ailede ve çevrede eleştirel düşünce kültürünü yaymak, çocukların ve gençlerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmesine katkı sunmaktadır. Bu yüzden aileler ve sosyal çevre eleştirel düşüncenin gelişimine destek olmalıdır. Aile içinde bireylerin düşüncelerini rahatça ifade ederek sorgulamaları teşvik edilmelidir. Sanat, edebiyat ve felsefe gibi alanlar desteklenerek eleştirel düşüncenin gelişmesine katkı sunulmalıdır. Özellikle romanlar, tiyatro eserleri ve felsefi tartışmalar bireylerin farklı perspektiflerden bakmasını ve düşünmelerini teşvik edecektir. Sonuç olarak, eleştirel düşünce, bireyin ve toplumun gelişiminde temel bir unsur olarak görülmekte, toplumların gelişim ve değişim sürecinde kritik bir rol oynamaktadır. Eğitimden medyaya, bilimsel düşünceden sosyal yapıya kadar ki her alana entegre edilen eleştirel düşünce, daha bilinçli, adil ve yenilikçi bir toplumun inşa edilmesini sağlayacaktır. Özgür düşünceye sahip araştıran ve sorgulayan bireylerin, toplumsal değişimin en büyük itici gücü olduğu unutulmamalıdır. Bu yüzden, eleştirel düşünceye yapılan her yatırım, aslında geleceğe yapılan yatırım olup gelişim ve değişimi sürdürülebilir hale getirecektir. Refah düzeyinin yükselmesi, paylaşımda, yönetimde ve yargıda adaletin sağlanması ancak eleştirel düşüncenin yaygınlaşması ile birlikte toplumsal bilincin gelişmesi ile mümkündür. Toplumun cehaletinden beslenip sloganik söylemler ile kitleleri yönlendirerek siyasi ve ekonomik rant devşiren siyasetçiler, bürokratlar ve diğer zevatın eleştirel düşüncenin gelişmesini istemesi mümkün mü? İşte bu soru, dün olduğu gibi bugün de bir muamma olarak karşımızda durmaktadır…
Biat Eden Değil, Sorgulayan Bir Toplum!
