Kitap: Toplumun Ütopyası
Yazar: Hacı Beytullah Mutlu
Yayınevi: Morpheus Yayınevi
1. Baskı Yılı: 2025 Eylül
ISBN: 978-625-6424-70-8

Toplumların geleceğini konuşurken çoğu kez siyaset, ekonomi ya da teknolojiden bahsederiz. Oysa Hacı Beytullah Mutlu’nun yeni kitabı Toplumun Ütopyası bize, asıl tartışmamız gereken şeyin kültürel ve ahlaki değerler olduğunu hatırlatıyor. Kitap, adalet, dürüstlük, eşitlik, diğergamlık, şefkat, merhamet ve saygı gibi kavramları merkeze alarak bir “ideal toplum haritası” çiziyor.
Bu yaklaşım bana Durkheim’ın “kolektif bilinç” kavramını hatırlattı: Toplumu ayakta tutan, bireyleri bir arada tutan şey ortak değerlerdir. Mutlu da benzer bir şekilde, toplumsal çözülmelerin kaynağını değer erozyonunda görüyor. Adaletin bozulduğu, dürüstlüğün önemsenmediği, eşitliğin göz ardı edildiği bir toplumda teknik gelişmelerin ya da ekonomik büyümenin bir anlamı olmayacaktır.
Kitap bölümler halinde ilerliyor. Önce adaletin tarihsel ve felsefi temelleri anlatılıyor; Platon’dan Rawls’a uzanan çizgi, bugünün sosyal adalet tartışmalarıyla buluşturuluyor. Ardından dürüstlük kavramı ele alınıyor. Burada sadece kişisel erdemden değil, toplumsal güvenin temeli olarak dürüstlükten söz ediliyor. Yolsuzluğun, güvensizliğin ve kurumsal çürümenin panzehiri olarak dürüstlük, bireysel davranıştan çok kültürel bir yapı taşı olarak sunuluyor.
Eşitlik bölümü, Rousseau’dan Rawls’a geniş bir teorik çerçeveyle işlenmiş. Eşitliğin hukuki, siyasi ve ekonomik boyutları ayrıntılı tartışılıyor. Bu noktada yazar, eşitliği yalnızca “herkese aynı şeyi vermek” olarak değil, hakkaniyetle bağlantılı bir kavram olarak ele alıyor: herkese ihtiyacına göre adil davranmak.
Diğergamlık, şefkat ve merhamet bölümleri ise daha çok toplumsal ilişkilerin duygusal ve etik boyutunu öne çıkarıyor. Buralarda Durkheim’ın toplumsal dayanışma fikri ile Bauman’ın “öteki”ne karşı etik sorumluluk tartışmaları yankılanıyor. Yazar, fedakârlığın, empati ve şefkatin toplumda güveni ve barışı besleyeceğini savunuyor.
Sonraki bölümlerde aile, evlilik ve eğitim kurumları değerler üzerinden ele alınmış. Aile, toplumsal değerlerin aktarım mekânı; eğitim, değerlerin yeniden üretim aracı; ekonomi ise adalet ve hakkaniyetle dengelenmesi gereken bir sistem olarak kurgulanıyor. Bu bakış açısı Weber’in “değer-rasyonel eylem” anlayışına yakın: çıkarın ötesinde, değer odaklı bir toplumsal düzen hayal ediliyor.
Elbette kitap bir ütopya: Gerçek hayatta böylesi ideal bir toplumun mümkün olup olmayacağı tartışmaya açık. Ancak ütopyaların değeri de burada. Onlar bize yalnızca erişilemeyecek hayaller değil, mevcut sorunları ölçebileceğimiz bir pusula sunar. Toplumun Ütopyası, Türkiye’nin bugün yaşadığı toplumsal krizlere karşı “değer temelli” bir çıkış yolu öneriyor.
Mutlu’nun kitabı, bize şunu hatırlatıyor: Modern toplumun çelişkilerini çözmek için daha fazla teknolojiye ya da daha sert yasalara değil, önce birbirimize güvenmeye, saygıya ve adalete ihtiyacımız var. Toplumun ütopyası, belki de tam da burada gizli: Kültürel değerlerin yeniden inşasında.