Dr. Hamid Şehanegi
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Sütaş Yoğurt ve Bir Yüksek Lisans Diploması

Sütaş Yoğurt ve Bir Yüksek Lisans Diploması

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Zeynep, 32 yaşında. İyi bir devlet üniversitesinde okudu, ardından yüksek lisans yaptı. Mezun olduktan sonra bir STK’da proje koordinatörü olarak çalıştı. Pandemi sonrası projeler askıya alınınca işsiz kaldı. Geçici işlerle bir süre idare etti ama artık o da kalmadı. Şu sıralar Kadıköy’deki annesinin evine dönmüş durumda. Geçenlerde zincir markette kasaya doğru yürürken cüzdanını açtı; yalnızca 500 lirası vardı. Süt, yoğurt, makarna, bir de çay almak istiyordu. Sepetteki Sütaş yoğurdu çıkarıp yerine market markasını koydu. “İyi yoğurt almayalı çok oldu” diye içinden geçirdi, ama sesi çıkmadı.

Zeynep’in yaşadıkları istisna değil. Bugün Türkiye’de milyonlarca kişi, eğitimine, çalışkanlığına, yeteneklerine rağmen hayatta kalma mücadelesi veriyor. Çünkü geçim krizi, artık sadece dar gelirli kesimleri değil, orta sınıfı da sistem dışına itiyor. Üstelik bu yalnızca ekonomik bir kriz değil; kimliğimizi, aidiyetimizi, umutlarımızı ve geleceğe dair kurduğumuz tüm cümleleri de etkiliyor.

2025 itibariyle enflasyon oranı her ne kadar resmi rakamlarda %40 civarında görünse de, gerçek hayat pazar tezgâhlarında ve ev kiralarında yaşanıyor. Büyük şehirlerde ortalama kira 25 bin lirayı geçmiş durumda. Asgari ücretli için bu doğrudan evsizliğe bir adım anlamına gelirken, Zeynep gibi eğitimli kentliler için ise “maddi bağımsızlık” hayalinin çöküşünü temsil ediyor.

Ekonomik sıkıntılar bireysel hikâyelerle sınırlı değil. Toplumsal yapı da dönüşüyor. Aile içinde roller yeniden tanımlanıyor: Evlenme yaşı yükseliyor, doğurganlık oranı düşüyor, üç kuşağın birlikte yaşadığı evler artıyor. Kadınlar ev içi sorumluluklarla daha fazla sıkışırken, gençler gelecekten umudunu kesmiş durumda. Üniversite diploması artık ne bir iş, ne de bir sınıf atlama imkânı sunuyor.

Öte yandan, insanlar hayatta kalabilmek için farklı dayanışma kanallarına yöneliyor. Mahalle bakkalından fişle veresiye almak, sosyal medya üzerinden yardım zincirleri kurmak ya da dini cemaatlerin yardım ağlarına sığınmak, giderek sıradanlaşıyor. Devletin sosyal destek sistemine olan güven azalırken, “ayakta kalmak” için kurulan bu ağlar, yurttaşlık ilişkisinin yerini sadaka temelli bağlılıklara bırakıyor.

Zeynep’in yoğurt kararsızlığı, bir alışveriş anı değil; bir sınıfsal çöküşün simgesi aslında. Çünkü artık insanlar sadece beslenme değil, kimlik, saygınlık ve umut da tüketiyorlar. Bu kriz yalnızca cebimizi değil, kendilik hissimizi de zorluyor. Eğer yapısal, adil ve kapsayıcı çözümler üretilmezse, kaybedilen sadece ekonomik istikrar olmayacak; toplumsal bütünlük de çatırdamaya devam edecek.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!