2020 yılında gerçekleşen İkinci Karabağ Savaşı ve işgal altındaki toprakların önemli bir kısmının kurtarılmasının ardından, Azerbaycan Cumhuriyeti siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan yeni bir döneme adım attı. Geniş halk desteğiyle kazanılan bu askeri zafer, Azerbaycan halkı arasında güçlü bir milli gurur duygusu yarattı ve toplumda yeni bir ilerleme, istikrar ve refah çağının beklentisini artırdı.
Azerbaycan bugün, tarihinin kritik bir eşiğinde bulunuyor: Bir yandan zengin enerji kaynaklarına ve stratejik bir coğrafi konuma sahipken, diğer yandan otoriter bir siyasi yapıya, petrole dayalı kırılgan bir ekonomiye ve zayıf demokratik kurumlara sahip olmanın getirdiği zorluklarla karşı karşıya.
Bu noktada şu temel sorular gündeme geliyor: Azerbaycan, son askeri kazanımlarını etkin şekilde kullanarak, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar veya Suudi Arabistan gibi petrol zengini ülkeler örneğinde olduğu gibi, istikrarlı, müreffeh ve kalkınmış bir bölge ülkesi haline gelebilir mi? Mevcut devlet yapısı, küresel değişimlere, halkın ihtiyaçlarına ve sürdürülebilir kalkınmanın gereklerine uyum sağlayabilir mi? Bu sorulara cevap verebilmek için, ülkenin ekonomik kapasitesi, yönetişim yapısı, kurumsal düzeni ve benzer ülkelerin deneyimlerinin dikkatle incelenmesi gerekmektedir.
Bu analiz, resmi kaynaklar ve uluslararası güvenilir araştırmalar ışığında, Karabağ sonrası dönemde Azerbaycan’ın karşı karşıya olduğu fırsatları ve tehditleri ele almaktadır.
Ekonomik ve Jeopolitik Avantajlar
Azerbaycan, Güney Kafkasya’da stratejik bir bölgede yer almakta olup, Rusya, Ermenistan, İran, Türkiye ve Gürcistan gibi ülkelerle komşudur ve aynı zamanda Avrupa ile Orta Asya arasında önemli bir köprü işlevi görmektedir. Bu coğrafi konum, ülkeye Orta Koridor ve Yeni İpek Yolu gibi bölgesel ulaşım projelerinde hayati bir rol üstlenme imkânı sunmaktadır.
Enerji alanında ise Azerbaycan, bölgedeki önemli petrol ve doğalgaz üreticilerinden biridir. Hazar Denizi’ndeki petrol sahaları ve Şahdeniz gaz sahası ile birlikte Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC), Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) ve Güney Gaz Koridoru (SGC) gibi enerji hatları, Azerbaycan’ın Avrupa’nın enerji tedarikçisi olarak konumunu güçlendirmiştir. Dünya Bankası’nın 2023 verilerine göre, ülke ihracatının %80’inden fazlasını petrol ve doğalgaz ürünleri oluşturmaktadır.
Bunun yanı sıra, ulaşım, limanlar, demiryolu ve serbest ekonomik bölgeler gibi altyapı yatırımları da hız kazanmış durumda. Bu yatırımların devamı, ticaretin büyümesine ve yabancı yatırımcılar için cazibenin artmasına katkı sağlayabilir.
Azerbaycan’ın jeostratejik konumu ve enerji kaynakları, ülkeye ekonomik büyüme için eşsiz fırsatlar sunmaktadır. Ancak bu potansiyelin değerlendirilmesi, etkin yönetim ve akılcı makro politikalarla mümkün olacaktır.
Petrol Bağımlılığı ve Ekonomik Kırılganlık
Petrol ve gaz gelirleri, Azerbaycan’ın bazı altyapı projelerini gerçekleştirmesine imkân tanımış olsa da, bu tek kaynağa bağımlılık, ülkeyi küresel enerji fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı savunmasız bırakmaktadır. Resmi kaynaklara göre devlet bütçesinin yaklaşık yarısı enerji ihracatına dayanmaktadır.
Diğer ülkelerin deneyimleri, doğal kaynaklara aşırı bağımlılığın ve ekonomik çeşitlilik eksikliğinin, “kaynak laneti” olarak bilinen olumsuz sonuçlara yol açabileceğini göstermektedir. Azerbaycan’da da tarım, hafif sanayi, teknoloji ve turizm sektörleri henüz rekabetçi ve sürdürülebilir bir düzeye ulaşamamıştır.
Ayrıca, eğitim politikalarının ve insan kaynağının geliştirilmesine dair bütüncül bir stratejinin eksikliği, ekonomik verimlilik ve yenilikçilik düzeylerinin düşük kalmasına neden olmuştur. Petrol gelirlerinin uzun vadeli kalkınma ve katma değer üretimine dönüştürülememesi, Azerbaycan’ın büyüme yolculuğunu zora sokabilir.
Bu nedenle, ülkenin tek ürünlü ekonomisi, uzun vadeli kalkınmanın önünde önemli bir engel teşkil etmektedir. Ekonomik çeşitlilik ve insan kaynağına yatırım, bu bağımlılığı azaltarak Azerbaycan’ı küresel şoklara karşı daha dirençli hale getirebilir.
Kurumsal ve Demokratik Reformların Önemi
Ortadoğu’daki petrol zengini ülkelerin deneyimleri, eğitim, araştırma, dijitalleşme ve hizmet sektörü kurumlarının geliştirilmesinin ve kamu altyapısına yapılan yatırımların kalkınmada kilit rol oynadığını göstermektedir. Ancak Azerbaycan’da bu modelin uygulanması, kapsamlı kurumsal reformları zorunlu kılmaktadır.
Siyasi yapının reforme edilmesi, hukuk devletinin güçlendirilmesi, yargı bağımsızlığı, mülkiyet haklarının korunması ve mali şeffaflık gibi unsurlar, Azerbaycan’ın ileri düzeyde bir ülke haline gelmesi için ön koşullardır. Ayrıca, kamu katılımının artırılması, sivil toplumun desteklenmesi, medya özgürlüğü ve halk denetimi, yönetişim kalitesini iyileştirebilir.
Ekonomik alanda da, enerji dışı sektörlerin geliştirilmesi, iş ortamının iyileştirilmesi, girişimciliğin teşviki ve ihracatın rekabet gücünün artırılması, petrol sonrası dönemde gerekli adımlar arasında yer almaktadır. Bu süreçte, Azerbaycan Devlet Petrol Fonu gibi kurumların daha şeffaf ve hesap verebilir biçimde gelecek nesiller için kalıcı fayda üretmesi beklenmektedir.
Kurumsal reformlar, rant temelli ekonomiden sürdürülebilir kalkınma modeline geçişin anahtarıdır. Etkin kurumlar ve halkın yönetime katılımı olmadan, kalkınma hedeflerinin gerçekleşmesi son derece zor olacaktır.
Fırsatların Değerlendirilmesi, Risklerin Yönetilmesi
Azerbaycan, doğal kaynakları, bölgesel konumu ve enerji altyapısıyla yüksek kalkınma potansiyeline sahiptir. Ancak refah, özgürlük ve istikrar düzeyinde gelişmiş ülkelerle benzer bir seviyeye ulaşmak; yönetişim kalitesinin artması ve ekonomik çeşitlilikle mümkün olacaktır.
Kurumsal reformlar, şeffaflık, kamu katılımı ve insan sermayesine yapılacak yatırımlar, Azerbaycan’ı petrol bağımlı bir ekonomiden çıkararak gelişmiş, istikrarlı ve refah içinde bir ülkeye dönüştürebilir. Sürdürülebilir kalkınmaya giden yol, iyi yönetişim ve toplumsal güven ile mümkündür.