Gençlerin üniversite telaşı…
Sınav bitti ama şimdi de yerleştirme sonuçlarının açıklanmasına kilitlenmiş durumdalar.
Yerleştirme sonuçlarının açıklanmasıyla beraber üniversiteye girme-girememe telaşı, yeni bir ivme kazanacak.
Avrupa ülkeleriyle kıyasladığımızda en yüksek “genç işsizliği” ülkemizde… Yine, ne eğitimde ne de istihdamda oranlarında da diğer ülkelere göre görece yüksek seviyelerdeyiz.
Türkiye’de artık bir karar aşamasında olmak durumundayız… Herkes üniversite okumak zorunda mı? Öte yandan, üniversiteden mezuniyet sonrasında, mezun olanların en azından yarısını istihdam edecek işgücü potansiyeli var mı?
Gençlerimiz, Türkiye’deki siyasal atmosferden ötürü gün geçtikçe umutlarını kaybediyor. Okumanın ve iyi bir öğretimle eğitim almanın faziletine olan inançları, günbegün gündeme yansıyan skandal gelişmeler yüzünden zayıflamakta.
Üniversite okumak…
Genç insanlarımızın hayali. Acaba üniversiteyi kazanmak mı hayal veyahut üniversiteye girerek hayallerine yelken açmak mı? Son günlerde kamuoyuna yansıyan sahtekârlık içerikli gelişmeler, toplumumuz indinde kendini geliştirmeye, ilerlemeye, öğretime olan inancı sarsmakta.
Yine öte yandan… Bizim gibi arabesk kültürün yerleşmiş olduğu ülkelerde… Bir de adam kayırmacılık, iş arayan, gelecek arayan insanların önünde büyük bir engeldir.
Nepotizm…
Gençlerde bu yaşanan olumsuz gelişmeler sadece hayalkırıklığına neden olmakla kalmıyor, kendi içlerinde isyan etmelerine de vesile oluyor. Ülkelerinden ümitlerini kesiyorlar. İmkânı olan gençler, ailelerinin destekleriyle Türkiye’den başka bir yerde öğretim almak istiyor. Üniversiteyi sanki tek işe giriş kapısı olarak empoze eden “zihniyet” kadar, siyasi partilerin, halk goygoyculuğuna prim veren söylemleri, ülkedeki idealize edilen değerlere inancı tavsattığı gibi, boşvermişliğe de neden olmakta.
