2023 seçimleri yaklaştıkça…
Siyasi tansiyon da yükselmekte.
Uzun süredir yazmıyorum…
Lâkin değişen bir şey yok.
Ara sıra, göz ucuyla haberlerde(internet sitelerinde) geziniyorum, özellikle muhalefet saflarında oluşturulan/oluşturulmak istenen havaya bakıyorum…
Sanki…
Seçim günü gelmiş de çatmış…
Seçmen-vatandaş sandık başına gitmiş ve “oylarına sahip çıkarak” son kararını vermiş.
Sanırım…
CUMHUR İTTİFAKI açısından da…
MİLLET İTTİFAKI açısından da…
Hiçbir şey “çantada keklik” düzeyinde olamaz.
Özellikle…
Cumhuriyet Halk Partisi’nin başını çektiği MİLLET İTTİFAKINA bakıyorum, bu ittifakı destekleyen gazetelere bakıyorum, seçime atbaşı gidilmiş havası oluşturulmuş vaziyette.
Yine, bir başka seçmen nabzını ölçmeye yarayan argüman olan “seçim anketleri” de bence aldatıcı özelliğe haizdir.
Dönem dönem…
Bu anketlere detaylarına girmeden bakıyorum…
Evet…
CHP ve destekçileri partiler uçmuş.
TÜRKİYE’DE sorunlar üzerinden siyaset yapılmış olsa ve yurttaşlarımız biraz “aktüel politikaya” ilgi duysalar…
Memlekette gündem de siyaset dizaynı da değişir.
Daha önceleri yazmıştım, evet biliyorum tekrara düşecek. Bizim gibi hislerine ağırlık vererek davranış sergileyen ülkelerde(Ortadoğu ülkelerinde) olan-bitene mantık süzgecinden bakılmak istenmez.
Burada, bilinen hususları tekrar etmeye gerek yok.
Ekonomimiz, birilerinin ifade ettiği gibi “gıpta edilecek” seviyede değil.
İNSAN HAKLARINDA, bence, çok fazla laf gevelemeye kalkışmayalım, olaylara vâkıf olanlar tarafından kelimelerimiz anında ağzımıza tıkılır.
Güzel şeyler yapmak…
İyi şeyler kotarmak amacıyla yola çıkıldığında ve artık “iktidar yorgunluğu” bariz bir biçimde göze batmaya başlayınca ve özellikle…
İşler sarpa sarınca…
Kendinizi ifade etmeniz de zorlaşır.
Adalet ve Kalkınma Partisi açısından da değişen hiçbir şey yok. Bakıyoruz…
Slogan ve propaganda üzerinden “algıların yönetilmesi”.
Eskiden ne vardı?
YENİ TÜRKİYE…
DEĞERLER ÜZERİNDEN siyaset…
Askerî vesayetin son bulması…
Yargı (jüristokrasinin) vesayetinin son bulması…
Ama tamam da şunca yıldır arkaya baktığımızda…
Bu saydığımız aksayan yönlerin düzeltilmesinden başka, siyaset kurumunun içinde neler onarıldı?
Kutuplaşma ve aşırı yabancılaştırılma denen medeni dünya ailesi olmanın kabullenemeyeceği, bizi birbirimizden uzaklaştıran hâllerimizden sıyrılamıyoruz.
Neden?
Çünkü, siyasetçilerimizin siyaset yapma tarzları “gerginlik” üzerinden olduğundan…
YENİ TÜRKİYE VİZYONU…
Veya adı ne olursa olsun…
TÜRKİYE YÜZYILI…
Bu, tüm toplum katmanlarını kucaklaştırmadan olamaz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir bütündür. AK Parti’nin yanılgısı, özellikle siyaset kurumu içinde yalnız kaldıktan sonra başladı.
Eski solculara, zamanında devletten sopa yemiş aydınlara, 80 ihtilalinin gadrine uğramış kanat önderlerine sırtını dönmüş bir iktidar partisinin Türkiye’nin cumhuriyet yüzyılında kalkınma ve ekonomik büyüme hedeflerinde arzulanan çıtayı yakalaması, ancak kâğıt üzerinde olur.
Öte yandan…
Cumhuriyet Halk Partisi’nin de artık biran önce kendini toparlayarak, daha önce oylarını tam anlamıyla alamadığı mütedeyyin vatandaşlarımıza yönelmesi gerekmektedir.
Şunu unutmamak gerekir…
Bizim ülkemizde siyaset, halk indinde “bilimsel saiklerle” ve “yurttaşlık duyarlılığıyla” takip edilmez.
LİDER KÜLTÜ olsun…
KARİZMATİK PARTİ BAŞKANI (LİDERİ) olsun…
Partizanca reflekslerle hareket eden yurdum insanında, temel belirleyici etkendir.
Bence…
Ve özellikle…
MİLLET İTTİFAKI, seçim tarihine kadar, hiçbir şeyin “çantada keklik olmadığı” zannıyla stratejilerini revize ederek, ve hanisi muhafazakâr kesimlere yapmacık ve sığ bir biçimde değil, içten ve gönülden bir yaklaşım ile seçmen tabanını bütünleştirmelidir.
AK Parti’nin başarısının sırrını arayanların, çok fazla kitap ve belge sorgulamalarına gerek yok:
İster Kürt yurttaşlarımız olsun, ister diğer farklı etnisiteye haiz vatandaşlarımız olsun; bu kesimlerle zamanın ruhunun gerektirdiği şekilde temasta olmalarıdır.