Büyük ihtimalle bütün herkesin gözü, Pazartesi günü CHP hakkında nasıl bir karar çıkacağı yönünde olacak.
Öte yandan…
Hâlen yer yer tutuklamalar devam etmekte…
Gazeteciler, farklı suçlamalarla gözaltına alındıktan sonra tutuklanma talebiyle hâkimin önüne çıkarılıyor, sonrada ver elini cezaevi!
Cumhuriyet Halk Partisi’nin yükselişi ve yerel seçimlerde sıçrama yaşaması, pekâlâ siyasal iradede rahatsızlığa neden oldu. Bunu, iktidar kanadından gelen demeç ve açıklamalardan görebiliyoruz. Şuan itibariyle ne aklımızı yitirdik ne de kıt akıllı olma yolunda istikrarlı bir çabamız var.
Öte yandan… Siyaset kurumunun bu kaos hâlinin devamı ve siyasal erkin elindeki tüm imkân ve araçları muhalefeti sindirmek adına seferber etmesi… Yine, hanehalklarının, bu yaşanan süreçte her zamanki gibi ezilen çimler olması…
Gerçekten de bu yaşanan krizler ve “beklenmedik-şok”(?) gelişmeler, anında ekonomide ve piyasalarda etkiye sebebiyet vermekte. Türkiye’de paranın “alımgücünün” bu raddede düştüğünü hatırlamıyorum.
En büyük banknotun ne pazarda ne de diğer alışveriş mekânlarında itibarı kaldı… Eskiden, 200 TL, gerçekten de en büyük banknot olmasının hakkını az-çok veriyordu. Türkiye’deki ekonomik dalgalanmaları ve durgunluğu sürekli olarak dış dünya argümanlarıyla ve gelişmeleriyle izah etmekten de vazgeçmek gerekiyor.
Şu bir gerçek, ekonomimizin en büyük problemi yapısal sıkıntılardan neşet etmekte. Elimizdeki milli varlıkları ne yeni yatırımlar ne de ilave yatırımlar adına seferber ediyoruz. Zenginin daha da zenginleştiği fakirin gün geçtikçe daha da yoksullaştığı bir düzende, zaten mütemadiyen insanları hipnotize eden masallar anlatılır. Ve bizim gibi “az gelişmiş” ülkelerde “diken üzerinde” beklemek ve yaşamı kendimize zehir etmekte hanisi kimse elimize su dökemez.
Pazartesiyi beklerken…
Asla [ASLA] dememek gerekir diye, düşünüyorum.