Sahte diploma çetesinin faaliyetlerini okudukça ve video-haberlerden izledikçe(dinledikçe) Türkiye’nin geldiği nokta için, üzülelim mi ağlayalım mı yoksa “oh olsun diyerek” dalga mı geçelim, bilemiyorum…
İşin ilginç yanı, kimsenin, devlet yönetiminden hiçbir ilgilinin “istifa etmeye” tenezzül etmemesi. Şeffaflığı ve istifa etmenin erdemini biz Türk toplumu olarak daha çok, karanlıkta el yordamıyla yolumuzu bulmak misali, bekleyeceğiz.
İşsizlik bir Türkiye gerçeği iken… Gençlerimizin yaşama dair olumlu umutları kalmamışken… İçtikleri bir bardak kahvenin lafının edildiği bir zamanda… Fakülteye giden gençlerin derdi bir başka… Giderlerini karşılamak için çalışmak mecburiyetinde bırakılmaları… Eğitim ve öğretim faziletinin nutuklarının atıldığı bir hakikat çerçevesinde… Artık gençleri hangi ideale inandıracaksınız?
İşsizlik ve geniş tanımlı istihdam politikalarının artık Türkiye’de ivedilikle herhangi bir tavsamaya neden olmadan, birlikte ele alınması lâzım gelmektedir. Çağımız, ileri yüksek teknolojinin üretim süreçlerinde girdi olarak kullanıldığı bir dönem. İstihdamda pekâlâ istenilen düzeylere kısa vadede ulaşamayabiliriz ama, en azından bir plan ve program çerçevesinde ülkemizin hangi nitelikte hangi mesleklere ihtiyaç duyduğundan hareketle, işgücü piyasalarının talebine eş uyumlu işgücü arzını tesis edebilmemiz mümkün.
Her şeyden önce, bizim artık “zamanın ruhuna” istinaden köklü dönüşümleri hiçbir gerekçe ve mazeret öne sürmeden, işgücü piyasaları dâhilinde yaşama adapte etmemiz gerekmekte.
Zaten ekonomimizin “yapısal” sorunları varken, böyle “yapay” sıkıntılarla hem kamuoyumuzun zamanını hem de genç insanlarımızın hayallerini çalmanın hiçbir mânâsı yok.
Gerçekten de zamanın ruhu, artık 90’lı yılların “zamanının ruhu” olmamalıdır. Şöyle baktığımızda sanki “bir arpa boy yol alamamış” gibiyiz. Çeteleşmenin, devlete (devlet kurumlarının içine) sızmanın “normalleştiği-normalleştirildiği” bir eşikteyiz.
Bu tür hareketler, yine devlet idarecilerinden “beklenen davranışların” sergilenmemesi, istifa etmenin erdemine erişememe, gerçekten de ne dense tüm cümleleri havada bırakmakta.
***
Yinelemekte fayda var: Neden bizim gibi ülkelerde koltuktan vazgeçmek bu raddede zor?
Değerli okuyucular;
LGS sınavında şaibe olduğu ortaya atılıyor, soruların PDF formunun sınavdan önce sızdırıldığı “iddia” ediliyor. Yine, yıllar önce KPSS sınavında da bu minvalde şaibe lafları ortalıkta dolandırılmıştı. Sınavlardan yüksek puan almalarına rağmen, yurdum insanının mülakatlarda “parti kanalına” yenik düşmeleri, daha ne kadar daha “tevil” kaldırabilir? Neden, ülkemizde, yetkililer, istifa etmek için zorlanır, anlaşılamıyor. Gerçekten de sanırım, Batı yakasında da, bizim ülkemizde cereyan eden nahoş vakalar sonrasında, neden istifa edilmediği “şaşkınlık içinde” sorgulanıyordur.
ASAL ARAŞTIRMA ŞİRKETİ… Temmuz 2025 döneminde bir kamuoyu anketi gerçekleştirmiş. Vatandaşlara ekonomiye dair sorular yöneltilmiş. Çıkan cevaplar şöyle:
Türk halkının %82,4’ü, “geçim sıkıntısı” yaşıyormuş.
Yine, ankete katılanların %53’ü, “zar zor geçindiğini” belirtmiş.
Katılımcıların %29,4’ü ise “borçlandıklarını” ifade etmişler.
Anket sonuçlarına göre ekonomik olarak herhangi bir sorun yaşamadığını belirtenlerin oranı, sadece %9,5 olarak zuhur etmiş.
Burada esas çarpıcı olan ise “geçindim ve kenara para da ayırabildim” diyenlerin oranının sadece %4,2 olması.
KAYNAK: Karar Gazetesi
Rusya-Ukrayna savaşı ortada…
Ukrayna’da bile yıllık enflasyon oranı, %15,9’dan Haziran 2025’te %14,3’e gerilemiş. Hakeza Rusya’da yıllık enflasyon oranı, Haziran 2025’te %9,4’e gerilemiş durumda.
Türkiye’de enflasyon oranı, Hazirandaki %35,5’ten Temmuz 2025’te %33,52’ye gerileyerek, piyasa beklentisi olan %34,5’in altında gerçekleşti.
(Bu oranlara internette açık kaynaklardan bakılabilir.)
İşsizliğin boyutları ortadayken… İstihdam üretici politikalar ciddiyetle ele alınmazken… Enflasyonist ortam, hanehalklarının gencinden yaşlısına belini kırarken…
Bir grup, bir eli yağda bir eli balda, usulsüzlüklerden usulsüzlük beğen misali sahtekârlığın dibine vuruyor. Şuraya bakar mısınız, savaş hâlindeki ülkelerde bile fiyatlar sanırım bizdekine kıyasla daha vicdanî artmakta. Türkiye’de vicdan ve adalet hak getire… Gerçekten de bu hâl iyi bir hâl değil.