İNANDIRICILIK…
Kitlelerde bağımlılık ve sadakat oluşturmak için önemli bir meziyettir.
Öte yandan, körü körüne bir şeye “inanmak” da sıkıntılı bir durumdur.
İktidara “göbekten bağlı yayın-yayım” organlarının, yaşanan olumsuz bir gelişme noktasında, iktidar cenahından daha cevval bir biçimde refleks göstermeleri…
Bu tür yayın-yayımcılık yapan kuruluşların habercilik yapmadıklarını, bir nevi iktidarın “yalanlama makinesi” olarak işlev gördükleri kanısına sahip olunmasına “vesile” olur.
Geçmişte de aynıları oldu. Nedense, bazı yayın-yayım organlarında “iktidar hata yapamaz” algısı yaratılmaya çalışılıyor.
Zaten son zamanların en önemli kitleleri etkileme sanatı…
“Algı yönetimi”!
Ama iktidara göbekten bağımlı yazar ve gazeteler, algı yönetimini nedense hep muhalefetin yaptığını iddia ediyorlar.
Şu bir gerçek…
İktidar katlarında bir aşınma var.
Eğer esaslı bir gazete okuması yapıldığında ve ülke gündemi alternatif mecralardan takip edildiğinde, gerçek ne, ne değil ortaya çıkmaktadır.
Şunu kabul ediyorum…
Bilgi toplumları çağında “yükte hafif pahada ağır” ürünler üretip ihracat yapmak durumundayız.
Öte yandan…
Yaşamak ve hayatta kalmak için “insanoğlunun asgari bir besine” ihtiyacı var.
Şöyle baktığımda, ülkemiz artık “tam anlamıyla tüketim toplumuna” dönüştürüldü.
Sadece belirli bir alanda gelişme göstererek, kalkınma ve ekonomik büyüme tesis edilemez.
Yoksulluk ve mahrumiyet… Övünülecek bir durum değildir. Açlık sınırının 7.000 TL civarlarında olduğu, yoksulluk sınırının 21.000 TL civarlarında olduğu bir Türkiye resmi sizlerin içini açıyorsa…
Ne ala…
Zaten bizim ülkemizde siyaset çok acayip bir ilgi alanı.
Takım tutar gibi siyasi parti destekliyoruz.
Değerli okuyucular…
Bir ülkede “yoksulluk” artıyorsa…
Geçinmek başlı başına sanat hâline geldiyse…
Ve vatandaşların kahir ekseriyeti…
Memlekette olan-biteni sorgulamıyorsa…
Yaşananlardan en az “siyasi iktidar” kadar “sorumludur”.
Devletin ilgili kurumlarına göre…
Geçinememekten ötürü “sosyal yardım alan” kitleler, yıllara göre “artış göstermekte”.
İstatistiklere boğulmaya gerek yok, google’da detaylı aramayla donelere erişmeniz mümkündür.
Aslına bakılırsa…
Birçok yandaş yazarın pek dile getiremediği “bağımlı bir kitle” tesis edilmeye çalışılıyor.
İstenen “mutlak sadakat”.
Neden?
Çünkü, iktidar olarak biz gidersek, sizlere yapılan yardımlar kesilir, ibadetlerinizi rahatlıkla yapamazsınız ve başörtüsü özgürlüğünüz elinizden alınır.
Hâlâ bunlara inanan insanlar var mı?
Eğer inanıyorlarsa da…
Söylenegelende olduğu gibi…
“Kendim ettim kendim bulduk” türküsünü söylemeye devam ederler.