Bir tarafta sözüne güvenilmeyecek bir Amerika Birleşik Devletleri ve Başkanı Trump…
Bununla ilintili olarak ABD-ÇİN ticari savaşlarının küresel ekonomiye olası etkileri…
Değişimin ve gelişimin doğal sonucu olarak ekonomik yapıların da dönüşüme uğraması… Hizmetler sektörünün ve bilgiye dayalı bilişim sektörlerinin diğer sektörleri gölgelemesi… Etkinliklerini azaltmalarına neden olmaları…
Esasında… Covid-19 salgınından beridir dünyada yaşanan ekonomik türbülans ve onun mikro etkileri… En son tahlilde ulus devletlerin zarar hanesine yazmakta. Bugün, artık 20. yüzyılın ana taşıyıcı sektörleri, kâh bilinçli ve planlı bir şekilde kâh ekonomik ömürlerinin sonuna gelme gibi gerekçelerle genel ekonomideki paylarını azaltmakta.
Zaten küresel olarak da zorlanan bir ekonomik yapı varken…
İşte siyasetçilerimizin iç politikada mevzilerini tahkim etmek için, hamaset dolu anlatımlara başvurmaları pek hakikate denk düşmüyor. Mukayese yaparak değerlendirmede bulunmak zaten olması gereken. Ama yapılacak kıyaslamaların kanımca, aynısıyla benzer olacak biçimde, yani elma ile armudun hercümerç edilmemesi gerektiği gibi, yapılması gerekir.
3 Kasım 2002 AK Parti iktidarından önce…
Toplu iğne yoktu demek… Ambulans yoktu demek… Traktör yoktu demek… Buzdolabı yoktu demek…
Bunların hepsi “akla ziyan” şeyler. İşte toplumların ucuz siyasete ve ucuz siyasetin çıktılarına esir olmamaları için, her an uyanık olmaları kendi çıkarlarınadır. Bu yüzden popülist siyasetçiler, belli bir noktadan sonra, ne cumhuriyetten ne de demokrasiden haz etmektedirler. Cumhuriyet rejiminin çıktısı insan, her şeyden önce, bilinçli ve duyargaları açık modern bir devletin yurttaşıdır. Bu yurttaş prototipi… Sorgular, soru sorar, tezlere bakarak, anti-tez ortaya sürmeye meyleder… Sonunda da sentezleme çabasında bulunur. İşte cumhuriyet yurttaşı olmak budur.
