Erhan Salman
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Huzur Nerede, Barış Nerede, Rerah Nerede?

Huzur Nerede, Barış Nerede, Rerah Nerede?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bugün, ülkemizi yöneten en yetkili ağızlardan memleketimizin huzurun ve barışın ve yine istikrarın odağında olduğu ikrar ediliyor…

Pekâlâ…

Siyaset böyle bir şeydir… Algılarla oynamak, olmayan bir şeyi varmış gibi “aksettirmek”, pespembe bir dünyada yaşadığımızı “iddia” etmek… Çevremizde bizden daha müreffeh bir ülkenin olmadığını ileri sürmek…

Tabiî ki… Söylemek ve “altını doldurmak” farklı şeyler… Söylediğiniz şeyler zemine basan şeyler olmalı. Bugün için CHS-CHM(Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi-Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modeli), Türkiye’de icraat hızını artırmış olmasına artırmış olabilir…

Ama…

Ne adaletin tecellisi olan “bağımsız mahkemeler” işleyişlerinde olsun ne de verdikleri kararlarda olsun tekil olarak yurttaşların da, genel olarak kamu vicdanını da rahatlatamıyor.

Anayasal hükümler “paspas” ediliyor.

Belki, böyle söyledim diye bana kızabilecek kesimler çıkabilir ama, dediğim doğru değil mi? Hukuk norm hiyerarşisinde anayasadan daha üst mertebede ne var? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarını dışarıda bırakırsak… Anayasa metninin de üzerinde Anayasa Mahkemesi Kararlarının da üzerinde ne yasa metni var ne de yargısal bir mercii var.

Ama…

Daha yeniye kadar, Yargıtay ilgili dairesi, Anayasa Mahkemesi kararını tanımadığı gibi Anayasa Mahkemesi üyelerini dava etmişti. İşte ancak Türkiye’de olur dediğimiz şeyler, memleketimize has uydurulan sistemlerden dolayı vuku bulmakta ve bunu “normal” kabul etmemiz beklenmekte.

Türkiye’de esenlik var diyebilmek için…

Türkiye refah ülkesi diyebilmek için…

Her şeyden önce hukuk devleti prensibine “sıkı sıkıya” bağlanmak ve saygı göstermek zorundayız.

***** 

Şöyle baktığımızda…

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin iç siyaset gündemini birden belirleyen ve değiştiren açıklamaları da, insanlarda derin endişelere ve samimiyetsizlik algısına neden olmakta.

Önce…

PKK terör örgütünün silah bırakması minvalinde açıklamalarda bulundu, yine DEM Parti ile yakınlaşma girişimlerinde oldu. Parlamento açılışında gruplarının yanına giderek sembolik olarak bile olsa tokalaşması… Ve ardından kardeşlik açılımının gelmesi, yine PKK terör örgütü elebaşısının umut hakkından faydalanmasını dilendirmesi…

Bunlar bir tarafta iken… Şehit analarının ve babalarının hassasiyetlerinin gözardı edilmesi… Kanımca, böyle bir girişimde, şehit yakınlarının da görüşleri alınmalıydı… Onların incitilmemesi, süreç yönünde rızalarının alınması ya da sürecin nasıl sonuçlanacağının daha şeffaf bir yöntemle yürütülmesi, kamuoyunun genelinde daha olumlu bir havaya neden olabilirdi.

Fakat… Son tahlilde hâlen mecliste yürütülen bir süreç var ve bu süreç, kim ne derse desin “muğlak” bir niteliğe haiz. Eğer gerçekten de amaç ve hedef “terörsüz Türkiye” ve “kardeşlik ve birliktelik” ise daha saydam ve katılımcı bir metotla bu süreç bir hâl yoluna koyulmalı idi. Ama görünen hem iktidardan gelen demeçler hem de MHP tarafından gelen demeçler, muhalefet yapan kesimlerin süreç içerisinde şeytanlaştırılmaları.

Yine…

MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra… Basında çıkan federasyon söylemlerine binaen… KKTC’nin derhal Türkiye’ye katılmasını dillendirmesi…

Milli irade ve egemenlik laflarının ağızlarından hiç düşmeyen zamane muktedirlerinin, kendi hükümranlık alanında ifa ettiği bir seçimin sonuçlarını beğenmediği ülkeye gelin bize katılın demeleri… Hiç çark etmeye gerek yok…

Konjonktürel manevra yapma taktikleridir… Bunların hiçbirinin ne demokrasiyle ne de hukuk devletiyle bağları vardır.

Böyle bir devlette ne huzur ne de refah, beklenen ve umulan düzeylerde olur…

Sürekli olarak, cambaza bak oyunu tertiplenir. 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!