Bir ekibi güçlü kılan şey nedir? Yüksek IQ’lar mı, kusursuz teknik bilgi mi, yoksa uzun saatler süren mesailer mi?
Google’ın yıllarca süren “Project Aristotle” araştırması bu soruya beklenmedik bir yanıt verdi: Başarılı ekiplerin sırrı, en parlak zihinler değil; insanların birbirine güven duyduğu ortamlar.
Psikolojik güvenlik.
Kısacası, insanların hata yapmaktan korkmadan, yanlış anlaşılma kaygısı taşımadan fikirlerini paylaşabildiği iklim.
Sessizlik mi, İnovasyon mu?
Hepimiz o anı biliriz: Bir toplantıdasınız. Zihninizde yeni ama biraz da riskli bir fikir dolaşıyor. İçinizden bir ses “Ya saçma bulunursa?”, “Ya kariyerime zarar verirse?” diye fısıldıyor. Ve sonunda susuyorsunuz.
İşte o sessizlik, sadece bir fikrin kaybı değildir; belki de geleceği değiştirecek bir yenilik ihtimalinin de yitip gitmesidir.
Psikolojik güvenlik işte tam burada devreye giriyor.
Bir ekibin en değerli kaynağı, herkesin fikrini masaya koyabilme cesareti.
Aristoteles’in dediği gibi: “Hata yapmayan insan, hiçbir şey yapmayan insandır.”
Ama biz iş dünyasında yıllarca hatasızlığı ödüllendirdik. Hatasızlık çoğu zaman yenilikten, risk almaktan, cesaretten vazgeçmek anlamına geldi.
Sanattan İş Dünyasına Bir Ders
Sanat tarihine bakın. Michelangelo, Sistine Şapeli’ni boyarken üç kez tasarımını değiştirdi. Beethoven bazı senfonilerini onlarca kez silip yeniden yazdı. Picasso’nun tablolarında kat kat boya altında “yanlış” saydığı figürler hâlâ görülebilir.
Onların cesareti, yanlış yapabilme özgürlüğünden doğdu.
İş dünyası neden farklı olsun?
Bir çalışanın “Bu yol işe yaramadı” diyebilme cesareti, bir sonraki denemede çok daha yaratıcı bir çözümün kapısını açabilir.
Google’ da ekip toplantılarında, en alttaki pozisyondaki çalışandan en üst yöneticisine kadar herkesin eşit söz hakkı olması kural haline getirildi. Bu, inovasyonun en büyük hızlandırıcılarından biri oldu.
Spotify’ da takımlarına “fail-friendly” (hata dostu) ortamlar sunuyor. Hatalar raporlanıyor ama cezalandırılmıyor, öğrenme fırsatına dönüştürülüyor.
Bu şirketler biliyor ki; kontrol ve korkuyla kurulan düzenler kısa vadede sessiz bir uyum yaratır. Ama uzun vadede sessizlik, inovasyonu öldürür.
Güvenin Görünmeyen Gücü
Psikolojik güvenlik yıllık raporlarda bir metrik olarak yazmaz.
Ama ofisin havasında hissedilir.
Bir çalışanın gözlerindeki ışıkta, cesurca paylaşılan fikirlerde, bazen de toplantı odasında yükselen kahkahalarda kendini gösterir.
Mevlânâ’nın yüzyıllar öncesinden gelen sözü bugün iş dünyasına ışık tutuyor:
“Sen bir damla değilsin, koca denizsin.”
Bir lider, ekibindeki insanları damla gibi görürse, onları küçültür. Ama o denizi görürse, işte o zaman gerçek potansiyel açığa çıkar.
Ve işte bu yüzden, psikolojik güvenlik bir lüks değil; geleceğin şirketleri için en temel sermaye.
Belki de artık iş dünyasının en büyük sınavı, hatasızlık uğruna sessizliği mi, yoksa güven ortamı içinde büyüyen cesareti mi seçeceğidir. Çünkü rakamlarla yazılan başarı hikâyeleri bir gün unutulur; ama insanın kendini değerli hissettiği bir kurum kültürü, hafızalarda daima kalır.
Unutmayalım ki; Psikolojik güvenlik, sadece bir yönetim tekniği değil; insanın insana güvenme cesaretidir. Ve bu cesaret, her büyük dönüşümün sessiz ama en güçlü motorudur.
Kim bilir… Belki de geleceği değiştirecek olan şey, hiç dile getirilmeyen ama güven ortamında söylenmeyi bekleyen o tek cümlede saklıdır.