Duygu Terzioğlu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Zaman Gerçekten Akıyor mu, Yoksa Biz mi Öyle Sanıyoruz?

Zaman Gerçekten Akıyor mu, Yoksa Biz mi Öyle Sanıyoruz?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hepimiz zamanın ne olduğunu bildiğimizi sanırız. Sabah çalar saat çalar, kahvemizi yudumlar, işe gider, akşam olup dönene kadar günün nasıl geçtiğini fark etmeyiz. Sonra bir bakmışız, yıllar geçmiş, yüzümüzde yeni çizgiler belirmiş. Ama hiç durup düşündünüz mü? Gerçekten “zaman” dediğimiz şey, yalnızca saatlerin tiktaklarından mı ibaret?

Yanılıyoruz. Çünkü modern fizik, bu basit tanımı çoktan yerle bir etti. Artık biliyoruz ki zaman, sadece bir akış değil — bizzat evrenin dokusunu oluşturan bir boyut.

Uzay ve Zaman: Ayrı Değil, Birlikte Varlar

Albert Einstein, yirminci yüzyılın başında o çarpıcı gerçeği ilan etti: Uzay ve zaman birbirinden ayrı değildir.

Onlar, tek bir bütünün parçalarıdır — Uzay-Zaman dediğimiz o görünmez kumaş.

Tıpkı bir olayın nerede olduğunu sorarken üç boyutlu koordinatlara ihtiyacımız olduğu gibi, o olayın ne zaman gerçekleştiğini de bilmek zorundayız.

İşte bu “ne zaman” sorusu, evrenin dördüncü boyutudur.

Evreni saran dev bir kumaş hayal edin. Her yıldız, her gezegen, hatta biz bile bu kumaşın üzerine ağırlığımızla iz bırakıyoruz.

İşte bu iz, kütleçekimi dediğimiz şeydir.

Ve bu sadece uzayı değil, zamanı da büker.

Kütleçekiminin Sırrı: Zaman da Eğilir

Bir kara deliğin yakınında zaman neredeyse durur.

Bu size bilim kurgu gibi gelebilir ama değil.

Kütle ne kadar büyükse, zamanın akışı o kadar yavaşlar.

Bir kara deliğin olay ufkuna yaklaşırken, kendi saatiniz normal çalışıyor gibi hissedersiniz. Ama dışarıdan sizi izleyen biri için, hareketleriniz ağır çekime alınmış gibidir — saniyeleriniz yıllara dönüşür.

İşte bu yüzden zamanın hızı mutlak değildir; bulunduğunuz yere, kütlenize ve hızınıza bağlıdır.

Yani “zaman herkes için aynı akar” sözü, artık sadece bir yanılsamadır.

Algı mı, Gerçek mi?

Peki, zaman sadece bir algı mıdır?

Hayır. Beynimiz zamanı farklı algılasa da, doğa dürüsttür.

Çocukken günler uzun gelir; yaş aldıkça zaman hızla akıyor gibi hissederiz. Ama bu sadece algısal bir yanılgıdır.

Vücudumuzun her hücresi, termodinamiğin ikinci yasasına göre, geri döndürülemez biçimde yaşlanır.

Yani siz zamanı hızlı hissedebilirsiniz ama hücreleriniz asla kandırılamaz.

Zamanı Yenmek Değil, Anlamak

Zaman, sadece bir takvim yaprağı değildir; evrenin kalbinde atan görünmez bir nabızdır.

Telefonlarımızdaki GPS bile, Einstein’ın zaman bükülmesi denklemlerini hesaba katmadan doğru çalışamaz.

Belki bir gün bilim, bu esnek kumaşı bükmenin bir yolunu bulur — zamanı yavaşlatmanın ya da hızlandırmanın sırrını çözer.

Ama o gün gelene kadar yapabileceğimiz tek şey, bu evrensel akışı fark etmek.

Çünkü zaman, bir nehir gibi akar — ama uzayın büküldüğü yerde yavaşlamayı sever.

O halde, yapılacak en doğru şey belli:

O nehrin akışında kaybolmak yerine, her bir damlasının kıymetini bilmek.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!