Küçük Kararlar, Büyük Değişimler Mi?
Bazen küçük bir karar, hayatımızı tamamen değiştirebilir. Hayatın akışı içinde çıkmaz
yollarda kaybolmuş gibi hissederiz. Halbuki çıkmaz yol yoktur; bu, bizim zihnimizde
oluşturduğumuz bir kaostur. Genelde bu yolun bizi götürdüğü nokta geçmiştir.
Geçmiş tercihlerimiz üzerine kafamızda senaryolar kurarız. “Ya öyle olmasaydı, acaba başka bir yol açılır mıydı, daha iyisi olur muydu?” diye düşünürüz. Bu tür sorgulamalar bizi dipsiz kuyulara çeker. Oysa her şey olması gerektiği gibi olmuştur. Çünkü zaman aslında bizim algımızdır. Evet, yanlış duymadınız; zaman diye bir şey aslında yoktur.
Zaman gelişmiyor, akmıyor, geçip gitmiyor. Bizim beyinlerimiz, algılarımız, bilinçlerimiz
gelişiyor; bedenlerimiz değişime uğruyor; teknolojide yeni sonuçlara ulaşılıyor. Fakat zaman ne ilerliyor ne de geriliyor. O, bir kavramdır; hem de sonsuz bir kavram. Başka bir boyut…
Biz onu nasıl yorumlarsak, o da öyle şekil alıyor. Ama bu şekil alma, tamamen bizim görüş açımıza göre oluyor. “Zaman hızlandı, zaman yavaşladı, kötü zamandayız, ne çabuk geçti” gibi ifadeler kullanıyoruz. Oysa zaman, bunların dışında bir kavram. (Görelilik Teorisi)
Asıl soru şu: Hangi yoldan gidersek gidelim aynı sonuca mı varacaktık? Yoksa başka olasılıklar bizi olduğumuzdan daha kötü bir noktaya mı getirecekti? Belki de çok daha iyisine… Eğer zaman döngüselse tüm bunları düşünmeye gerek kalmıyor, çünkü vardığımız her nokta aynı olacak.
Hangi mesleği seçmeliydik mesela? Aradaki fark ne olacaktı? Hâlâ seçim şansımız var mı?
Eğer bazı felsefi ve bilimsel teoriler doğruysa ve zaman gerçekten döngüselse, bu soruların da hiçbir anlamı kalmıyor. Küçük tercihler hayatımızı değiştirdiğini sansak da belki aynı noktaya varıyoruz.