Hiç hayatınızın, aynı filmin tekrar tekrar oynatılan bir sahnesi gibi olduğunu hissettiğiniz oldu mu? Oyuncular değişir, mekanlar farklılaşır ama senaryo hep aynıdır: Sizi hayal kırıklığına uğratan o “aynı tip” sevgili, yeteneklerinizi görmezden gelen o “aynı tip” patron, sonu hep hüsranla biten o “aynı tip” başlangıçlar…
Sanki görünmez bir el, sizi sürekli aynı hataları yapmaya, aynı acıları yeniden yaşamaya itiyor gibidir. Mantığınız “Bu yol çıkmaz sokak!” diye bas bas bağırırken, kalbiniz ya da daha derindeki bir dürtünüz sizi yine o sokağın başına getirip bırakır. Sonunda kendinize o meşhur soruyu sorarsınız: “Ben neden hep aynı şeyleri yaşıyorum?”
Eğer bu sorular size tanıdık geliyorsa, yalnız değilsiniz. Psikolojinin bu tekinsiz döngüye verdiği bir isim var: Tekrarlama Zorlantısı.
Bu, adından da anlaşılacağı gibi, bilinçli bir tercih değil, bir “zorlantı”dır. Kişinin, geçmişte yaşadığı travmatik, acı verici veya çözülmemiş bir durumu, bugünkü hayatında farkında olmadan yeniden yaratma eğilimidir. Ama neden? İnsan neden canını yakan bir ateşe tekrar tekrar dokunmak istesin ki?
Cevap, sandığımızdan daha karmaşık ve bir o kadar da insani. Freud’a göre bu tekrarın altında yatan temel arzu, aslında bir iyileşme umududur. Bilinçdışımız, geçmişte pasif bir kurban olduğumuz o acı verici senaryoyu bu kez kontrol altına alarak, sonunda “kazanarak” bitirmeyi hedefler. Çocukluğunda sevgisiz bir ebeveyn tarafından ihmal edilen birinin, yetişkinliğinde sürekli kendisine aynı mesafeyi koyan, ulaşılamaz partnerler seçmesi gibi… Oradaki gizli arzu, bu yeni sahnede o sevgiye ulaşarak geçmişin yarasını sarmaktır. Ne var ki senaryo aynı olduğu için sonuç da genellikle aynı olur: terk edilme, hayal kırıklığı ve o tanıdık acı.
Bir diğer neden ise “tanıdık olanın güvenliği” illüzyonudur. Acı verici bile olsa, bildiğimiz, deneyimlediğimiz bir senaryo, belirsizliklerle dolu yeni bir yoldan daha “güvenli” gelebilir. “Tanıdık cehennem,” “bilinmeyen cennetten” daha az korkutucudur bazen. En azından o cehennemde nasıl hayatta kalınacağını biliriz.
Peki, bu senaryoyu değiştirmek mümkün mü? Evet, ama ilk şartı, filmi izlediğinizin farkına varmaktır. Yani farkındalık.
Sürekli tekrar eden kalıplarınızı bir dedektif gibi izleyin. İlişkilerinizde, iş hayatınızda, dostluklarınızda hep aynı temalar mı işleniyor? Sizi hep aynı sona götüren başlangıçlar neler? Bu kalıpların hayatınızda ne zaman başladığını, geçmişteki hangi anılara benzediğini kendinize sorun.
Bu, kolay bir yüzleşme değildir. Geçmişin hayaletleriyle dans etmek cesaret ister. Çoğu zaman bu döngüyü kırmak için profesyonel bir desteğe, bir terapistin rehberliğine ihtiyaç duyarız. Çünkü o rehber, bizim göremediğimiz kör noktaları aydınlatan bir fener gibidir.
Unutmayın, hayatınızın senaryosunu geçmişinizin yazmasına izin vermek zorunda değilsiniz. O senaryoyu fark ettiğiniz an, onu yeniden yazma gücünü de elinize alırsınız.