Duygu Terzioğlu

Bulvar Gazeteciliği ve 90’lar Medya Kültürü

featured

​Tiraj Odaklı Basitleştirme

​1980 askeri darbesi ve sonrasındaki siyasi baskılar, gazetelerin fikir gazeteciliği yapma alanını daraltmıştır. Gazeteler, ekonomik olarak ayakta kalmak ve yüksek tiraj elde etmek için daha az riskli ve daha çok okuyucu çeken konulara yönelmiştir.

O yıllarda Siyasal tartışmaların ve eleştirilerin yerini, masa başında üretilen ve siyaset dışı içerikler almıştır. Popüler figürlerin (Avşar, Tatlıses) özel hayatları, aşkları, kavgaları ve skandalları, ulusal ekonomiden veya dış politikadan daha önemli bir gündem maddesi haline gelmiştir. Bu, okuyucunun gerçekliklerden kaçıp, basit ve duygusal dramalara sığınmasını sağlamıştır. Bulvar gazeteciliği, halkın beynini uyuşturan içeriği, tam da bu siyasi boşluğu doldurarak üretmiştir.

​1990’lı yıllar, özel televizyon kanallarının (Star, Show vb.) ortaya çıkışı ve rekabetin inanılmaz derecede artmasıyla karakterize edilir. Bu rekabet, magazinleşme olgusunu sadece yazılı basından görsel medyaya da taşımıştır.

  • “Televole Kültürü”: Gazetelerin manşetlerinde hem de “Televole” gibi popüler programlarda sürekli yer alarak bir “sürekli gösteri” halini almıştır. Sanatçıların sahnede sergilediği ihtişam ve kişisel hayatlarının magazinleştirilmesi, liberal ekonominin getirdiği yeni zenginlik ve gösterişçi tüketim kültürünü yansıtan bir araç olmuştur. Bu durum halk arasında entelektüel boşluk olmuş Bu figürlerin entelektüel anlamda bir şey katmaması bir eksiklikten ziyade, bulvar gazeteciliğinin bir gereksinimi durumudur. Entelektüel içerik, tartışma ve düşünme gerektirir; bu ise yüksek tiraj/reyting hedefine ulaşmayı zorlaştırır. Bulvar, düşünsel çaba gerektirmeyen, anlık tüketilen içeriği önceliklendirir.

​​Bulvar gazeteciliğinin kullandığı bu figürler, halkın sosyolojik olarak kendine yakın hissettiği ancak ekonomik olarak ulaşılamaz gördüğü kişilerdir.

  • Ayna ve Hayal: İbrahim Tatlıses’in arabesk kökeni veya Seda Sayan’ın samimi, “halktan” tavırları, okuyucunun/izleyicinin kendisiyle bir bağ kurmasını kolaylaştırmıştır. Bu figürler, başarı hikâyeleri üzerinden kitlelere “Siz de yapabilirsiniz” mesajını verirken, aynı zamanda lüks ve skandallarla dolu hayatları üzerinden kaçış ve hayal dünyası sunmuştur.
  • Yön Ver(e)meme: Bu figürler, siyasi veya entelektüel olarak yön veremeyen veya yön vermeyi amaçlamayan karakterlerdir. Onların görevi, siyaset yapmak değil, kamuoyunun dikkatini siyasi ve sosyal sorunlardan başka bir yere çekmek ve medya kuruluşlarına ekonomik canlılık sağlamaktır.

​Sonuç olarak, 90’lı yılların medya kültürü, bulvar gazeteciliğinin altın çağıdır. Bu dönemde, medyada derin analiz, eleştirel düşünce ve toplumsal sorumluluk yerine; ticari kaygılarla beslenen, duygusal tepkileri sömüren ve kamuoyunu apolitize eden bir magazin/bulvar içeriği egemen olmuştur.

Sonuç olarak, bulvar gazeteciliği karmaşık konuları bir magazin haberi kadar basitleştirerek, yurttaşları rasyonel seçmenler olmaktan çıkarıp, anlık duygusal tepkilerle hareket eden kitlesel bir onay mekanizmasının parçası haline getirir. Bu da, tek bir güçlü liderin temsil kurumlarını atlayarak, duygusal bir çoğunluğun iradesini mutlak iktidar aracı olarak kullanabildiği plebisiter bir rejim için ideal bir ortam sunar.

​Demokrasiyi korumak, sadece sandığa gitmek değil; gündelik hayatımızdaki bilgi kaynaklarını sorgulamaktan geçer. Gazeteyi elinize aldığınızda, size sunulan hikâyenin bir yurttaş olarak sizi bilgilendirmek mi yoksa sadece duygusal bir tepki vermeye zorlamak mı istediğini ayırt edebilmeliyiz.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.