Kırk yılı aşkın süredir düzenlenen geleneksel Karamürsel Altın Kemer Yağlı Güreşleri her yıl olduğu gibi bu yılda coşkulu bir kalabalığa ev sahipliği yaptı. Bilindiği üzere Altın Kemer Yağlı Güreşleri ülkemiz genelinde ata sporumuzun en prestijli ikinci, üçüncü organizasyonları arasında yer alıyor. Türkiye’nin dört bir yanından gelen pehlivanların başpehlivanlık unvanı için kıyasıya mücadele ettiği bu önemli organizasyona tabi yine ülkenin dört bir yanından izleyiciler de akın ediyorlar. Hal böyle olunca da gelenekselleşen bu kültürü yaşatmak ve daha geniş kitlelere tanıtmaya devam etmek için yerel yönetimlere büyük görev düşüyor. Bu gibi organizasyonlar, yerel yönetimlerin adeta sınav yeri sayılıyorlar. Burada İlçe belediyelerinin organizasyon kabiliyetlerinden tutun, kültürel vizyonuna kadar her şey kamuoyu tarafından mercek altına alınıyor. Belediyecilikte yetkinlik, beceri ve kabiliyetin toplum tarafından sınandığı bu gibi büyük organizasyonlarda sınıf atlamak da, sınıfta kalmak da pekâlâ mümkün. Tıpkı 41.Karamürsel Yağlı Güreşlerinde CHP’li ilçe belediyesinin kendi içlerinde yapmış oldukları derin istişareler sonucu aldıkları karar neticesinde, günlerdir konuşulan resim asma krizi sonucu, toplum nezdinde sınıfta kalmış olmaları gibi…
Şu günlerde, her yerde, finalde Yıldıray Akın’ı mağlup ederek başpehlivanlık unvanını kazanan Ali Gürbüz isminden çok Karamürsel Belediyesi’nin örneğine az rastlanabilecek türden talihsiz, siyasi vizyonsuzluğu konuşuluyor.
Her görüş ve düşünceden insanın buluştuğu, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan böylesine büyük bir kültürel organizasyonda ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanının resmine yer verilmemesi, büyük siyasi cehalet örneği olarak değerlendiriliyor. İlçemiz için ulusal vitrin niteliği taşıyan böylesine önemli bir arenada, ”Sayın Cumhurbaşkanımız üzerinden siyaset devşirmeye çalışmak akla izana uygun bir hamle olmadı be başkan!” nidaları ise şu günlerde adeta havalarda uçuşuyor. Burada olayın aslına bakacak olursak, Karamürsel Altın Kemer Yağlı Güreşleri, belediyenin resmi organizasyonları arasında yer alıyor. Yani, bu demek oluyor ki burada, protokol kuralları geçerli olmak durumunda idi… Bu tarz eylemlere tevessül etmeye yeltenen ve yeltenmeyi düşünen güruha sözümüz odur ki; devletin seçilmiş Cumhurbaşkanı sadece bir siyasi parti lideri değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin de başı olarak kabul edilmektedir. İşte bu nedenledir ki; devletin resmi kurumları tarafından organize edilen bu gibi programlarda Cumhurbaşkanı’nın resminin bulunması bir teamül değil, fiili bir zorunluluktur. Yani, öyle olayın artılarını eksilerini hesaplamak için toplanılan istişare masalarından çok daha derin ve anlamlı bir beceriksizlik örneği var burada.
Kocaeli AK Parti İl Başkanlığımız ve Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığımız tarafından talihsiz bir eylem olarak nitelendirilerek büyük tepki çeken bu olayda siyasi geçmişi uzun yıllara dayanan Karamürsel AK Parti İlçe Başkanı Mecit Erdoğan ve yöneticileri, programa iştirak etmezken, durumu sonradan fark eden pek çok AK Partili de programdan ayrılarak, tepkilerini dile getirdiler.
Belediye idaresinin başında bulunanlar şunu iyi bilmeliler ki; protokol teamüllerinin çiğnendiği, devlet geleneğimizle bağdaşmayan bu tarz öngörüsüz eylemler, büyük bütçelerle hazırlanan bu organizasyonların ciddiyetini ve temsil gücünü zayıflatmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Şimdi soruyorum size. Oraya gelen her düşünceden insan bu yaklaşımınızı fark etseydi veya önceden bilseydi sizce bu görkemli katılım aynı oranda olur muydu? Cevap, yazımın başında da belirttiğim gibi belediyecilik kabiliyetinin sınandığı, toplum tarafında büyük teveccüh gören bu tarz büyük organizasyonlarda küçük siyasi kurnazlıklarla hareket edilmemesi gerekliliğidir. Devlet geleneğini ayaklar altına alarak, kendi küçük kitlenize sevimli görünme derdine düşer ve ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanını tanımazdan gelirseniz şayet, o programlarda alanları dolduran ülkenin, ilin ve ilçenin her kesimine hitap eden katılımcılar da sizi, zihniyetinizi ve zihniyetinize bağlı dar kapsamlı, beceri yoksunu programlarınızı yok sayarlar. Sonra tesadüfi yerleştiğiniz temsil koltuğunuzda size destek atan o üç beş taraftarınızla programlarda karşılıklı zafer türküleri söylemeye devam edersiniz. Demem o ki; er meydanında siyasi çıkar gözetmeye kalkar ve feraseti yüksek bu milleti hafife alırsanız o meydanda bu defa bu kadim millet paçanızı kapar ve bir künde ile farkına bile varmadan gelecek seçimlerde tuş oluverirsiniz.