Ümit Albayrak

Bir Çatıya Hasret Kalan Hayatlar

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Eskiden ev almak hayaldi, şimdi hayal kurmak bile lüks oldu. Gençken “bir evim olsun, köşesine bir soba kurayım yeter” diyen babalar, bugün çocuklarına sadece şunu söyleyebiliyor: “Ev alma, kirada otur, dua et zam gelmesin.”

Türkiye’de ev sahibi olmak artık yalnızca zenginlerin, mirasçıların ya da şanslı bir piyango kazananın işi. Asgari ücretle geçinen biri için bırakın ev almayı, bir kira sözleşmesi imzalamak bile cesaret istiyor. Çünkü bu ülkede her ay kira fiyatı yeniden yazılıyor, ama maaşlar yerinde sayıyor.

Köyde Ev, Şehirde Yük

Anadolu’nun bir köyünde bir dönüm tarla ve evi 300 bin liraya alırken, İstanbul’da bir apartman dairesinin bodrum katı bile 4-5 milyon liradan başlıyor. Ama sorun sadece büyükşehirlerde değil. Bugün Anadolu’nun en ücra ilçesinde bile “ev fiyatları uçtu” cümlesi ağızdan düşmüyor.

Herkes müteahhit oldu, herkes arsa peşinde. Ev ihtiyacından çok yatırım ve kazanç derdindeyiz. Barınma bir temel hak değil artık; bir lüks tüketim ürünü gibi sunuluyor. “İçinde oturacak mısın, yoksa Airbnb’ye mi vereceksin?” diye soruluyor.

Ev Alma, Umut Al

Bu düzenle büyüyen gençler, geleceği hep dışarda arıyor. Çünkü onlar ev sahibi olmayı değil, artık bir gün sokakta kalmamayı düşünüyor. Aileler, çocuklarını okutmak için kendi evlerini ipotek ettiriyor.

Bir ülkenin insanı, yaşlandığında başını sokacak bir yuvayı hayal edemiyorsa; orada ekonomi değil, vicdan çökmüştür. İnsanlar barınma hakkını kaybettikçe aidiyet duygusunu da kaybeder.

Ne Değişmeli?

Ev dediğimiz şey, dört duvar değil. Güven, huzur ve gelecek demek. En önemlisi: bir çatıya kavuşmak, artık bir mucize olmamalı.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!