Türkiye genelinde yaşanan ilaç yokluğu tartışması büyüyor. Sağlık Bakanlığı, Türk Eczacıları Birliği ve vatandaş cephesinden gelen açıklamalar sorumluluğun kimde olduğu sorusunu gündeme taşıyor.
Medyabir Haber Ajansı / Duygu Terzioğlu - Türkiye’de İlaç Yokluğu Tartışması Büyüyor
Son dönemde birçok ilacı kapsayan ilaç yokluğu iddiaları kamuoyunda ciddi tartışmalara yol açtı. Vatandaşlar, eczanelerden sıkça “ilaç yok”, “depolar vermiyor” yanıtını alırken, bu durumun yasal ve etik boyutu yeniden gündeme geldi. Kronik hastalıklardan akut tedavilere kadar geniş bir alanda yaşanan bu erişim sorunu, hem hasta hakları hem de sağlık sisteminin işleyişi açısından önemli soru işaretleri doğurdu.
Sağlık Bakanlığı’ndan Stokçuluk Vurgusu
Sağlık Bakanlığı, döviz kuru ayarlamaları nedeniyle bazı ilaçlara zam geleceği yönündeki iddiaların ardından, ilaç bulunamamasına dair haberler üzerine açıklama yaptı. Bakanlık, stokçuluğun önlenmesi amacıyla eczaneler ve ecza depolarının denetlendiğini, ayrıca ilgili meslek örgütlerine uyarı yazıları gönderileceğini duyurdu. Bu açıklama, kamuoyunda ilaç yokluğunun sorumluluğunun eczacılara yüklendiği yönünde algı oluşturdu.
Türk Eczacıları Birliği’nden Sert Tepki
Bu gelişmeler üzerine Türk Eczacıları Birliği (TEB) yazılı bir açıklama yayımlayarak, “İlaç yokluğunun sorumlusu eczacı değildir” ifadelerini kullandı. Birlik, geçmiş dönemlerde yaşanan benzer kur ayarlamalarında da ilaç yokluğunun temel nedeninin ilaç firmaları ve özel ecza depoları olduğunu, bu durumun Sağlık Bakanlığı’na bildirildiğini hatırlattı.
TEB açıklamasında, eczacıların ilaç şirketleri ve ecza depoları ile aynı kefeye konulmasının kabul edilemez olduğu vurgulandı. Açıklamada, eczacıların Eczacılık Yemini doğrultusunda, ticari kazanç değil etik ilkeler temelinde hareket eden sağlık çalışanları olduğu belirtildi.
“Eczacının İlacı Vermemesi Suçtur” Vurgusu
Birliğin açıklamasında dikkat çeken en net ifadelerden biri ise şu oldu: “Eczacının elinde ilaç olduğu halde hastaya vermemesi suçtur.” TEB, eczacıların ilacı ticari bir ürün gibi görmediğini, ellerinde bulunan ilaçları zam beklentisiyle saklamalarının söz konusu olamayacağını belirtti.
Bu noktada, kamuoyunda sıkça dile getirilen “eczaneler ilacı bilerek vermiyor” iddialarının mesnetsiz olduğu savunuldu. Birliğe göre eczacılar, dün olduğu gibi bugün de hastaların ilaca erişimi ve ilaç-hasta danışmanlığı hizmetini en iyi şekilde yerine getirmektedir.
Hukuki ve Etik Ayrım: Yokluk mu, Temin Çabası mı?
Uzmanlar ise tartışmada kritik bir ayrım yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Buna göre:
Eğer ilaç üretici firma tarafından piyasaya sürülmüyorsa veya
Ecza depoları ilacı sevk etmiyorsa,
Bu durumda eczacının sorumluluğu bulunmuyor.
Ancak asıl tartışmalı alan şu noktada başlıyor: Eczanenin, ilacı temin etmek için hiçbir çaba göstermeden, depoları sorgulamadan “yok” demesi. Mevzuata göre eczacının, çalıştığı depolardan ilacı sorgulaması ve hastayı bilgilendirmesi mesleki yükümlülük kapsamında değerlendiriliyor.
İlaç Yokluğunun Hastalar Üzerindeki Etkisi
İlaç yokluğu, özellikle kronik hastalıklar, kalp-damar, diyabet, kanser ve psikiyatrik tedaviler gibi süreklilik gerektiren alanlarda ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Tedavinin aksaması;
Hastalığın ilerlemesi
Atak ve komplikasyon riskinin artması
Hastaneye yatış oranlarının yükselmesi
Hastaların sağlık sistemine olan güveninin zedelenmesi
Gibi sonuçlara yol açabiliyor. Bu nedenle ilaç yokluğu, sadece bir tedarik sorunu değil, aynı zamanda bir halk sağlığı problemi olarak değerlendiriliyor.
Hastalar Ne Yapmalı?
Uzmanlar, ilaca ulaşamayan hastaların şu adımları izlemesini öneriyor:
Eczaneden hangi depoların sorgulandığını sormak
Aynı etken maddeli muadil ilaç seçeneğini doktoruna danışmak
Gerekirse başka eczanelere yönelmek
Süreklilik arz eden sorunlarda Alo 184 ve İl Sağlık Müdürlüklerine başvurmak
Özellikle psikiyatri tedavilerinde, hastaların doktoruna danışmadan ilacı kesmemesi hayati önem taşıyor.
Tartışmanın Odağında Sistem Var
Ortaya çıkan tablo, ilaç yokluğu tartışmasının tek başına eczacılar üzerinden okunamayacağını gösteriyor. İlaç fiyatlandırma politikaları, döviz kuru baskısı, üretici firmaların tutumu ve ecza depolarının sevk süreçleri bu zincirin temel halkalarını oluşturuyor. Türk Eczacıları Birliği’nin açıklaması, eczacıları zan altında bırakan söylemlere karşı bir savunma niteliği taşırken, hastaların yaşadığı mağduriyet ise çözüm bekleyen yapısal bir sorun olarak gündemdeki yerini koruyor.