Röportaj: Suat Elibüyük
İnsanlık tarihinin en sarsıcı sayfaları, çoğu zaman zindanların karanlık duvarları arasında yazılır. O karanlık, yalnızca demir parmaklıklarla sınırlı değildir; baskının, işkencenin, umudun ve direncin iç içe geçtiği bir ruh iklimidir. Yazar ve araştırmacı Eluca Atalı, kaleme aldığı “İran Hizbullah Zindanında” adlı eseriyle, bu karanlığın içine bir ışık düşürüyor. Kitap, yalnızca bir tanıklık değil; aynı zamanda özgürlüğün, inancın ve insan onurunun sınandığı zorlu bir yolculuğun belgesidir
Eluca Atalı ile “İran Hizbullah Zindanında” Üzerine
Kitabınızı elime aldığımda, satır aralarında sadece bir hikâye değil, bir gerçeklik soluduğumu hissettim. Bu kitabı yazmaya sizi iten en güçlü motivasyon neydi?
Eluca Atalı: İran’ın zindanlarında yaşananları sadece bir tarih olarak değil, insanın dayanma ve direnme kapasitesini gösteren bir gerçeklik olarak aktarmak istedim. Bu hikâyeler göz ardı edilemezdi; sessizliğe gömülmesine izin veremezdim.
Araştırmalarınız sırasında karşılaştığınız en çarpıcı veya unutamadığınız an hangisiydi?
Eluca Atalı: Bir mahkûmun gözlerindeki kararlılığı gördüğüm anı asla unutamam. Fiziksel olarak zincirlenmişti ama ruhu hâlâ özgürdü. Bu, kitabın kalbini oluşturan sahneydi.
Zindanlar, hem korkunç hem de karmaşık mekanlar. Oradaki gerçekliği aktarırken hangi kaynaklar veya tanıklıklardan faydalandınız?
Eluca Atalı: Öncelikle, bizzat tanıklık edenlerle uzun röportajlar yaptım. Ardından gizli belgeler ve raporlar sayesinde resmi perspektifi de yakaladım. Ancak asıl güç, kişisel hikâyelerdeydi; kelimelerle anlatılamayan direnişi hissettirmek gerekiyordu.
Kitap sadece bir bilgi aktarımı değil, aynı zamanda okuyucuyu içine çeken bir deneyim sunuyor. Bu hikâyelerin toplumsal etkisi sizce ne olabilir?
Eluca Atalı: İnsanlar gözlerini açtığında sadece haberleri değil, insanın içindeki direnci de görebilir. Sessiz kalmak yerine empati kurmayı öğrenirler. Bu kitap, okuyucuyu harekete geçmeye, farkındalık yaratmaya çağırıyor.
Yazarken etik veya güvenlik açısından zorlandığınız anlar oldu mu?
Eluca Atalı: Her an tehlikeydi. Bazı hikâyeleri paylaşmak güvenlik riskini artırıyordu. Bu yüzden hem mahkûmların hem de kendimin güvenliğini korumaya dikkat ettim. Anlatılacak çok şey vardı ama her şey yazılabilir değildi.
Peki, okuyucularınıza vermek istediğiniz ana mesaj nedir?
Eluca Atalı: İnsanlık, karanlık zamanlarda bile umudunu kaybetmez. Zindanlar sadece acıyı değil, direnişi de gösterir. Bu kitabın temel mesajı, sesini duyuramayanların hikâyelerinin de değerli olduğudur.
Gelecek projelerinizde benzer çalışmalar planlıyor musunuz?
Eluca Atalı: Evet, farklı coğrafyalarda sessiz kalmış hikâyeleri araştırmaya devam edeceğim. Her zindan, her hikâye birer insanlık aynasıdır.